Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap alıntıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ölü Canlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Ölü Canlar Kitabında Geçen Özlü Sözler


Rusya'nın kalkınma sorunu, ekonomik olarak geri kalması, toplumsal meseleleri. İnsanın açgözlülüğünü, hırsını simgeleyen karakterler, insan ilişkileri, diyaloglara ter verilir. Kitap okunması gereken  ve içinde öğrenilmesi gereken bilgilere yer verilen harika bir kitaptır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Sende muhabbet yoksa, merhamet yoksa, adalet yoksa; kör, sağır, elsiz, ayaksız bir adam olursun, ölü olursun yani; ölüde bakış da olmaz, görüş de olmaz. Önce iyi niyet, güzel ahlak ve anlayış olacak. Sonra muhabbet, merhamet ve adalet olacak ki canlar diri olsun, canlar canlara koşsun. Ölü canlar birbirine koşamaz ki.”

“Sen bizim karamızı sev, akımızı seven nasılsa bulunur.”

"İnsanların yalnız bu dünyayı düşünerek servet uğruna birbirlerini yiyerek öbür dünyayı akıllarına getirmemeleri onları mutlu etmiyor, inanın bana ..... insanların uğrunda birbirlerini yedikleri her şey bir yana bırakılmadıkça, ruh zenginliğine kıymet vermedikçe bu dünyada da zengin olunmaz."

“Ölüm ister önemli birine gelsin, ister önemsiz birine,a ynı ölçüde korkunçtur.”

 

“Çünkü kötülük denen şey çalışmayıp boş durmaktan doğar; pis işler çalışmayan adamın kafasına gelir.”

“Hayat dediğimiz ne? Acıların yer aldığı bir vadi. Dünya dediğimiz? Duygusuz insanlar kalabalığı.”

“Benim gözümde, toprakla uğraşan, eken biçen insanlar herkesten daha saygındır. Tanrı herkese toprak sahibi olmayı nasip etsin.”

“İnsanı kanatlandıran, ilerlemesini, gelişmesini sağlayan sanat gibi, kültür, eğitim gibi yücelikleri asla kavramıyorlardı .”

“Dünyanın en değerli hazinesine sahip olsanız, dostunuz yoksa neye yarar?”

“Toplumdan uzak bir yaşam sürmekten, doğayı dilediğince incelemekten, iyi bir kitap okumaktan daha güzel ne vardır şu yeryüzünde? “

“Yaşamda neler çekmedim neler, vahşi dalgalar içinde oradan oraya yalpa vurup duran küçük bir kayık gibi! Olanca acıları, sıkıntıları, eziyetleri tattım... Üstelik doğruluğu sevdiğim, kibarlığı baş tacı ettiğim, dula el uzattığım, öküze dam altı verdiğim için oldu bütün bunlar..”

 

"Eğer yalan söylüyorsa -ki sık sık yalan söyler- sadece bizi eğlendirmek için söylüyor: Bu alçaklık sayılır mı yani? Onu, zaman zaman seviyorum. Alçağın biri, ama doğal bir alçaklık onunki, öyle değil mi? Ne dersiniz? Başkaları bir çıkar elde etmek için namussuzluk yapar, oysa o doğasında olduğu için böyle yapıyor.”

“Bu dünyada başlı başına bir varlık gibi değil de, herhangi bir varlık üzerindeki bir benek, bir ben gibi yaşayan insanlar vardır. Hep aynı yerde otururlar, başlarını hep aynı biçimde tutarlar, bir mobilya gibi görmeye hazırsınızdır onları.”

“Yeni insanlar tanımak, onlarla konuşmak, kim ne derse desin canlı bir kitap okumaya benzer, ikinci bir ilim sayılır."

bb

Zülfü Livaneli’nin Sevdalım Hayat Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Zülfü Livaneli’nin Sevdalım Hayat Kitabında Geçen Özlü Sözler

Zülfü Livaneli bu kitapta kendi siyasi yaşamını anlatmıştır ve bu süreçte ne zorluklar yaşadığına değinmiştir. Livaneli’yi tanımak isteyenler bu kitabı okuyarak onun hakkında daha iyi bilgi edinebilirler.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


“Şiddeti içselleştiren insanları anlamıyorum. Bana göre her normal insan, şiddet karşısında bir tepki vermeli. Acaba yerel kültür ve gelenek, şiddete karşı bir bağışıklık mı sağlıyor?”

Sanatta ve yaşamda alçakgönüllülük kadar büyük bir erdem yok!

"Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey."

“Hiçbir ideoloji, bir toplumda mevcut olan ilkellik ve şiddeti ortadan kaldırmazdı. Her toplum kendi düzeyine göre algılayacaktı ideolojiyi. İdeoloji ülkenin temel karakteristiğini değiştirmiyor, tam tersine ülke ideolojiyi kendine uyarlıyordu.”

“Biliyorsunuz, bizde if­tira, kökleri geleneğimizde bulunan ciddi ve öldürücü bir silahtır. Köylerde, kasabalarda, kentlerde herkes birbirine ifti­ra atar. Böyle bir yaşama gözünü açtığı için, bu durumu ya­dırgamaz bile. Çünkü hayat böyledir.”

“Batı'yı giysilerle , yaşam biçimiyle taklit ederek Batılı olunamayacağını kavrayamamış mıydık acaba ?”


“Nazım ve Mustafa Kemal. Bu iki Selanikliye karşı her za­man sevgiyle karışık bir şefkat hissi oluştu içimde. Biri dünya çapında bir şair, öteki devlet başkanı. Ama ikisinde de bir yal­nızlık, bir hüzün, anlaşılamamanın getirdiği bir yürek kırgın­lığı seziyorum ben.”

“Milliyetçilik ve din kisvesine bürünmüş kişiler örgütlenerek ülkeyi soydu, çok büyük güç ve para sahibi oldular, eline kan bulaşmış katiller siyasette yüksek mevkilere tırmandılar, saygı gördüler; kısacası Türkiye iyi evlatlarını boğan, kötüleri ise ödüllendiren bir ülke olarak bugünlere kadar geldi.”

"En iyi yaşam biçiminin, düşman yaratmadan yaşamak olduğunu öğrendim. Sonunda onlarla baş edebiliyorsunuz ama ömrünüz paçalarınıza dolananları kovalamakla geçiyor. Büyük sanatçıların sadece kendi yaratısıyla uğraştığını, kimseyi kıskanmadığını gördüm. Sonunda "ben" dediğim varlığın, kozmik sonsuzlukta bir an yanıp sönen bir ateşböceği bile olmadığını öğrendim."


“Çünkü baskı baskıdır , zulüm zulümdür ve bunun ideolojik ayrımı yapılamaz.”

“Dünyaya gelmek ve var olmak bir mucizedir ama insanların çoğu bunu düşünmez. Dünyaya gelmiş olmalarını ve var oluşlarını çok doğal karşılar ve bunun sayılamayacak kadar çok parametrenin kesişmesiyle oluştuğunu akıllarına getirmezler.”

“En güzel düşüncenin bile siyaset alanına girdiği zaman çü­rüdüğünü, siyasetin bütün kavramları daralttığını ve yozlaştırdığını ­ öğrendim.”

Aile içinde kimse birbirini "dindar", "dinsiz" diye ayırmıyordu çünkü herkes dindardı. Ayrım sonradan yapıldı ve Türkiye neredeyse dindarlar ve dinsizler diye ikiye bölünecek duruma getirildi.

bb

Doğan Cüceloğlu’nun Mış Gibi Yetişkinler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Doğan Cüceloğlu’nun Mış Gibi Yetişkinler Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Ülkemizin büyük bir değeridir Doğan Cüceloğlu. O bu ülkeye büyük katkı sağlamış büyük insandır. Çocuk yetiştirme konusunda, kendimizi keşfetme konusunda bize çok şey öğretmiştir. Kitapları çoktur ve kitaplarından biri de  Mış Gibi Yetişkinlerdir.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Mutlu aile ortamında yetişen insanlar, başlarına gelen olayların çoğunluğunda mutlu olunacak bir yön bulurlar. Mutsuzluk içinde yetişmiş insanları mutlu edecek olayların sayısı ise yok denecek kadar azdır.”

..."Daha önce söylediğim gibi sağlıksız ailede kuralların çoğu bilinçaltındadır ve açık seçik ifade edilmemiştir. Bu kuralları kimse tartışamaz."

“Güvensizlik duygusu o kadar derinlere inmiştir ki, kendilerine dahi güvenemezler. Bu insanlar, her an değişebilen, kimsenin diğeri ile dayanışma içinde olmadığı, herkesin birbirini kullanmaya çalıştığı bir dünyanın varlığını temel kabul ederler.”

“Dış dünyada olan bitenlerin kendi başına bir anlamı yok; olaylara, insanlara, nesnelere anlamı biz veriyoruz."



“Çocuklar yaşamlarındaki önemli kişilerin yansıtmalarıyla benliklerini geliştirirler.”

“Duygusal olgunluğunu tamamlayamamış kişinin içinde, kendinin de tam anlayamadığı doldurulamayacak bir boşluk vardır. Bu boşluk, mutsuzluk olarak kişinin yaşamına yansır. Kişi mutsuzdur. Bu mutsuzluğun sebebini ise dışarıda bir nesnede olayda ya da kişide bulur.”

“Olgun insan, heyecan ve duygularını tanır ve onların gerçekçi bir biçimde ifade edilmesine olanak sağlar. Duygular, yaşamın en önemli enerjisini bir kapsül gibi içinde tutarlar. İfade olanağı verilmezse enerji, kapsül içinde sıkışır ve duyguyla beslenmeyen kişi gelişemez.”

"Sağlıklı aile kendi üyelerini değerli bulur ve aile üyeleri, benlik değerlerini olumlu yönde geliştirir. Aile, toplumla ilişkisini dengelemiştir; ne toplumdan kopar; ne de toplumun baskısına tümüyle boyun eğer. Kısacası, sağlıklı aile, insanların psikososyal yönden olgunlaşmasını temin eden temel sosyal bağlamı oluşturur."

"Sağlıklı aile düzeni, ailenin gereksinmelerini doğal olarak karşılar ve her bir aile üyesi, o aileye ait olmaktan mutludur. Sağlıksız aile düzeninde gereksinmeler karşılanamaz ve aile üyeleri, mutsuz ve doyumsuz oldukları halde, bu hastalıklı durumu devam ettirebilmek için çaba gösterirler."

“‘Korku’, tehlikeli durumlardan sakınmamıza yol açar. Bu demektir ki, hiç korkmayan insanın ömrü de kısa olur. Kendisini tehlikelerden korumasını bilmeyen kişi, mezarlıktaki adresine erken kavuşur.”

“Sağlıksız aile çocuğu utanca boğar. Böylece kalıplanmış insanlar yetişerek ailenin sağlıksız düzenini sürdürürler, kuşaktan kuşağa aktarırlar. Medya ve giyim-kozmetik sanayi utanca boğulmuş insanların bu psikolojik durumundan faydalanarak para kazanmaya bakar.”


“Her insanın içinde bir iç çocuk, bir de iç ana baba vardır. İç çocuk kişinin özünü, iç ana baba toplumun beklentilerini simgeler.”

“Kalıplaşmış insanların en temel özelliklerinden biri, kimseye güvenmemeleridir.”

“Yaşamımın temel amacının öğrenmek, bilinçlenmek olduğuna inandığım için, başıma gelenlere bir öğrenme fırsati olarak bakardım.”

"Mükemmelliyetçilik kuralı, kişinin kendi gerçeğinin hiçbir değeri olmadığını, kendi düşünüş ve değerlendirişinin önemsiz olduğunu ifade eder. Bu kuralların geçerli olduğu sağlıksız aile ortamında yetişen çocukların yaşamla ilgili en temel duyguları mutsuzluktur. Kendilerini değersiz bulurlar; değersiz buldukları özlerinden utanç duyarlar; ileride değişebileceklerine inanamazlar ve bu nedenle umutsuzdurlar.”

“Bu ülkenin çocukları, bu ülkenin kadınları ve hatta bu ülkenin erkekleri için ağlamak istiyordum; hem de hüngür hüngür.”

“Bilinçli ana-babalar, çocuklarını, çocuğun içinde yetiştiği çevreyi, çocuklukla kendi etkileşimlerini sürekli gözlerler. Güçlü, gerçekçi, sorumluluk sahibi sağlıklı insan yetiştirmenin kestirme yolu yok.”

“Her anne babanın, her eğitimcinin çocuk yetiştirirken en çok sahip olması gereken şey geleceğe olan umududur. Ancak o umut olduğu zaman bugün karşılaştığımız zorlukların aşılmaz bir engel olmadığını anlayabiliyoruz.”

bb

Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Savaşların en büyüğü kendi nefsimizle olandır.”

“Kimse saf, kimse masum değildir. Yaşayan kirlenir; önemli olan safiyeti, masumiyeti yaşamın amacı haline getirmektir.”

“İnsanı, kendisine götüren köprü çok incedir, çok dar. Bir tek kendisinin geçmesine izin verir.”


“İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok. İyilik de kötülük de içimizde..”

“Bilmek her zaman güzel değildi. Anlamak sevinç vermiyordu her zaman. Çözmek aklı doyursa da ruha iyi gelmiyordu.”

“Hak etmeyene sunulmayacak kadar değerlidir sevgi.”

“Birini çok seversen, ama sahiden seversen, sana ne yapmış olursa olsun, eninde sonunda mutlaka bağışlarsın.”

“Uyum güzelliktir. Uyum, suyun özeliğidir. Su, sabrın simgesi, istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı inci de olmazdı. Sabırlı ol ki istiridye gibi inciler yapasın. “

"Bak delikanlı" dedi adam, "sadece kendi bildiğini doğru sanma.ne kadar acayip görünse de başkalarının isteklerine saygı göster. Anlamasan da bir bildiği var elbet de. Kimseyi düşkün sanma".


“İnsan, hakkında kafa yormadığı, kaygılanmadığı, çözümlemeye çalışmadığı birini niye sevsin, ona niye değer versin? Sevmek bir anlamda sende olmayana ulaşmak, bunun için çabalamak değil midir? Senden farklı olmayan birine niye ulaşmaya çalışasın ki?.”

“Ölmeden önce ölünüz.” “Bu görünür dünyaya dair ne varsa hepsinden vazgeçin. Ama sadece maldan, mülkten, sevdiklerinizden, sevinçten ve mutluluktan değil, aynı zamanda acıdan kederden, yastan ve üzüntüden de vazgeçin.”

bb

Beyaz Diş Kitabından Alıntılar

 Beyaz Diş Kitabından Alıntılar


Beyaz Diş Alaska'nın sert doğa koşullarında geçen, nefes kesici bir macera hikâyesini anlatmaktadır.  Yarı köpek bir anne ile kurt bir babanın yavrusu olarak dünyaya gelen Beyaz Diş, doğduğu günden itibaren farklılığının gölgesinde bir hayat sürmeye başlar. Beyaz Diş’in yaşam öyküsü anlatılır, çektiği zorluklar anlatılır, sadakatı anlatılır. Okunması gereken muhteşem bir eseridir.

Kitaptan alıntılar şunlardır:


“Oysa büyümek hayat demekti ve hayatın yazgısı hep ışığa gitmekti.”

“Ama Vahşi Hayat, Vahşi Hayattı. Annelik ise ister Vahşi Hayatta olsun, ister olmasın annelikti, yırtıcı bir korumacılıktı.”

"Yenileceğini söyleyen adam yarı yarıya yenilmiş demektir."

“İnsan ruhunun kendine boş yere yüklediği ne kadar aşırı değer,ne kadar sahte heyecan,ne kadar nafile yücelik varsa, üzümün suyunu çıkarır gibi ezerek çıkarıp alıyordu onlardan.”


"Boğulurken, ölürken kapılan acıyı hissetti. Bu ona, ölümün ne olduğunu anlattı. Ölüm hakkında hiçbir bilinçli bilgiye sahip değildi, ama ormanın bütün hayvanları gibi ölüm diye bir şeyden, içgüdüyle haberdardı. Ona göre acıların en büyüğü buydu. Bilinmeyen şey asıl buydu; kötülüklerin, başına gelebilecek en umulmadık felaketlerin toplamıydı o. Bilinmeyen hakkında hiçbir şey bilmiyor ve bu nedenle her şeyden korkuyordu."

“Korku! Hiçbir mahluk bundan ne kaçabilirdi, ne de reddedebilirdi…”

“İçinde iyiliğe ve sevgiye dair hiçbir iz yoktu. Bu tür duygulardan bihaberdi. Bildiği tek kural güçlüklere itaat etmek, güçsüzleri ise ezmekti.”

"Yaşamak, amacını ortaya koyduğu zaman güzeldi."

“Doğal olarak bundan böyle her şeyin dış görünüşüne karşı sonsuz bir güvensizlik içinde olacaktı. Bir şeye inanması için önce onun iç yüzünü, gerçeğini öğrenmesi gerekecekti.”


“Kaderini başkasının ellerine bırakmak, varoluşun sorumluluğunu devretmekti bu. Telafisi de kendi içindeydi bu bedelin çünkü başkasına dayanmak, tek başına durmaktan her zaman daha kolaydır.”

“Ama, insanlar her zaman kurnazdı. Kendisi gibi hayvanların sonunu hazırlamak için akla gelmeyen yöntemleri vardı.”

“Dişisine kötü davranan tek hayvan insanoğludur.”

 

bb

Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Yaban Kitabında Geçen Özlü Sözler


Konusu Kurtuluş Savaşında Sakarya Meydan Muharebesinden 1. Dünya Savaşı olaylarıdır. Gelişim kentten değil köyden başlamalıdır der yazar. Köylüyü eğitimsiz, cahil bırakmamak gerekir. Önce köylü eğitilsin sonra şehirli eğitilsin der Yakup Kadri Karaosmanoğlu.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


"Lakin, bu köyde de hiç kimse kolsuz olduğumun farkında değil... Oysa, burada isterdim ki, farkında olsunlar. Zira, sağ kolumu, ben onlar için kaybettim."

“Odamı dolduran bu kitapları yakmak.. Neye yarar? Hepsi benim içime girdiler.”

“Anadolu… Düşmana akıl öğreten müftülerin, düşmana yok gösteren köy ağalarının, her gelen gasıpla bir olup komşusunun malını talan eden kasaba eşrafının, asker kaçağını koynunda saklayan zinacı kadınların, frengiden burnu çökmüş sahte sofuların, cami avlusunda oğlan kovalayan softaların türediği yer burasıdır. Burada bıyıklarını makasla kırptı diye nice fikir ve ümit dolu Türk gencinin kafası taş altında ezildi. Burada, yüzü düşmana dönük, nice vatan mücahitleri savundukları kimselerin eliyle arkadan vuruldu. Burada, milli timsalin, milli bağımsızlık sembolünün yolu kaç defa kesildi ve kaç defa oturduğu şehrin etrafı isyan silahlarıyla çevrildi.”


“İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz?”

“Biliyordum ki, toprak katı ve tabiat zalimdir ve insan cinsi bozuk bir hayvandan başka bir şey değildir; biliyordum ki, insan hayvanların en kötüsü, en bayağısı ve en az sevimli olanıdır.”

“İnsanlar her şeyden ziyade karıncalara benziyorlar. Ekonomi ve çalışma melekesi her yaratıktan fazla bu iki cinste kendini gösteriyor. Bir çeşit yarını görme yarını düşünme kudretiyle birleşerek onları alalede hayvanlığın üstüne çıkarıyor.”

"Türkiye'nin karanlık semasında Mustafa Kemal adı bir şafak yıldızı gibi parlıyor."

“Eleme, kedere, hatta sevince bir sınır tayin etmek... Bunu, yalnız şehirlerde olur bilirdim. Meğer insan, köylerde, dağ başlarında ve mağara kovuklarında da samimi olmak, için-den geldiği gibi, içinden geldiği kadar gülüp ağlamak hürriyetine sahip değilmis. Toplumun görenekleri, kuralları, insanların yarı çıplak yaşadıkları bu köstebek yuvalarında da aynı şiddetle hüküm sürüyormuş.”

“Büyük felaket anlarında olduğu gibi, büyük sevinç günlerinde de duygularımızı başkalarıyla paylaşmak bizim için bir derin ihtiyaçtır.”


"Ne bu zırhlılardan, ne de bu ordudan, ne sokak başlarındaki bu makineli tüfeklerden korkuyorum. Beni korkutan şey, kendi aramızdaki anlaşmazlıklar, kendi aramızdaki nifaklardır. Bizi asıl bu mahvedecek."

“İnsan içgüdüsü bozuktur. Onun için, doğruyu eğriden, çirkini güzelden, faydalıyı faydasızdan ayırmasını bilmez ve akıl denilen bir cehennem aletinin hükmü altında gülünç, kaba, sersem ve patavatsız kıvranır durur.”

Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlukların ile dolmağa başlar.”

bb

Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu Adlı Eserinde Geçen Anlamlı Sözler

 Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu Adlı Eserinde  Geçen Anlamlı Sözler


Kamuran ve Feride’nin aşkını anlatan güzel bir serdir. Mutlaka okunmalıdır.

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

"Aynı duayı birbirinden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar."

Sevecek bir hakiki insan bulanlara şaşmak lazım... Çünkü onun bir hayalini bile bulmak o kadar güç, o kadar güç ki...

“Doğru değil; Ümit verdikten sonra gitmek doğru değil.”

"Çok sevmek yetmez; mühim olan güzel sevmek.’’


İnsanı en yakın akrabaları kalpsizce vurduktan sonra yabancılar vurmuş ne çıkar.

“Yara sıcakken acımaz.”

“Yüz güzelliği kadar dünyada lüzumsuz, hatta muzır bir şey olmadığını, asıl güzelliği ruhta, gönülde aramak lazım geldiğini söylüyorum.”

“İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı esir gibi bir şey oluyor.”

“Ben seni sevmesini, senden ayrıldıktan sonra öğrendim.”

“Şöyle böyle derler ama, erkeklerin içinde de ne insaniyetliler var.”

“Asıl gençlik, ruhun gençliğidir.”

Siz de niçin sizi istemeyen bir insan üstüne bu kadar düşüyorsunuz? O sizi tekmeliyorsa siz de onu tekmelersiniz, olur biter.”

“Bence gönül güzelliği, yüz güzelliğinden daha iyi bir şey.”

“İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış, ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış.”


"Ben bir insanı ilk görüşte ya severim ya sevmem. Sonradan bu ilk hissimin değiştiğini hiç hatırlamıyorum. "

“Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!”

"Düşününüz ki, bahtiyarlık da insanı soldurabilir." "İnsan, neye tahammül etmiyor ki!.."

Ben, muallimliği, açlıktan ölmemek için kabul etmiştim. Hesabım doğru çıkmadı. Bu meslek bir gün açlıktan öldürebilir. Fakat ne ziyanı var? Değil mi ki, benim gönlümün şefkate olan açlığını doyuracak, kendi hayatını başkalarının saadetine vakfetmek tesellisini bana verebilecek.

bb

Kitaplardan Korkan Çocuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Kitaplardan  Korkan Çocuk Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Gözlerindeki bozukluk nedeni ile kitap okuyamayan ve bu yüzden kitaplardan korkan sekiz yaşında bir çocuğun hikayesi anlatılmaktadır kitapta. Kitaplardan Korkan Çocuk  Kitabının içine girdiğinizde müthiş zevk alacaksınız.


Kitapta geçen sözler şunlardır:

"İnsan okumazsa, boş bir kafayla dolaşır. bu da hiç hoş bir şey değildir."

“Kitaplar olmazsa insan mutlu olamaz.”

Leopoldo, "Neden kitap okumak gerekir?'' diye sorusunu yineledi. "Çünkü," dedi böreğini üfleyen babası, "okuyan insan. her şeyi bilir. Her şeyi bilen insan, her şeye egemen olur."


"Kitaplar olmazsa insan mutlu olamaz."

“Sözcükler tekbaşına insanı kırmaz. İnsanı yaralayan, sözcüklerin arkasına saklanan ikiyüzlülüktür…”

"...ben bir denizci değil, bir gece bekçisiydim. Geceleri uyanık kalabilmek, sıkıntımı alt edebilmek için hep kitap okurdum. Denizi, kartpostalların dışında hiç görmedim, bundan sonra da göreceğim yok. Ama burada, bu bankta tek başıma ve karanlıkta otururken dünyanın tüm denizlerini görüyorum. Denizlerini ve okyanuslarını. Onlar görüyor, tuzlu kokusunu duyuyor, tatlı esintilerini güçlü fırtınalarından ayırt edebiliyorum. Kendimi sanki bir yelkenlinin tepesinde dünyanın çevresini on sekiz kez dönmüş gibi hissediyorum."...


"Biliyor musun Leopoldo, ben az önce sana yalan söyledim." "Ne yalanı?" "Pişmanlık duymadığım konusunda. Gerçekte benim de bir pişmanlığım var, bu nedir biliyor musun? Sevdiğim bir kitabı okuyup bitirememiş olmamdır."

“Kitap okurken, uzak çağlarda yaşamış insanların yaşamlarını yeniden yaşıyordu.”

bb

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf'un olayı soruşturmak için Kuyucak'a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Roman okunması gereken ve düşünülmesi gereken güzel bir kitaptır. Mutlaka okumalısınız.


Kitapta kendimce anlamlı bulduğum özlü sözler şunlardır:


"Az şeyler çekmemişsin sen, küçük!" dedi, "fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur. İnsan, birazcık da kalender olmalıdır!"

“Bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum. Fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum, o da tecrübe...”

“Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler var. Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler var...”

"Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen de bu hayatın cefâsı tükenmez."


“İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. Matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti...”

“Niçin durup dururken yalan söylemek ihtiyacını duyuyorlardı?”

"Madem ki hiçbir şeyi değiştirmeye iktidarı yoktu, her şey evvelden çizilen bir yolda yürüyecekti o halde aklı başında bir insan, olanları tebessümle seyredip sırasını beklemeliydi."

“Zaten bir felakete sakin ve soğuk kanlı tahammül edenlerin manzarası, o felaket için ağlayıp çırpınanların manzarasından çok daha korkunç ve ezicidir.”


“Parası olanın ırzı da tamam, namusu da!”

“İki insanım birbiriyle karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yan yana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır..”

"Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor."

bb

Romeo ve Julıet Kitabında Geçen Özlü Sözler

  Romeo ve Julıet Kitabında Geçen Özlü Sözler


İki düşman ailenin birbirlerine aşık olan iki genci arasında yaşanan tiyatral bir eserdir. Sonu hüsranla biter ve gençler birbirlerine kavuşamazlar ve ölürler. Okunması gereken kısa ve zevkli bir eserdir. Wıllıam Shakespeare bu eserinde insanlara çok güzel mesajlar vermiştir. İki aşığın birbirlerine sevgi dolu güzel sözleri  de anlamlıdır.


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Aramak boşuna bulunmak istemeyeni.”

"Yara ile alay eder yaralanmamış olan.”

"Demek yüzüstü düştü ha!

Sırtüstü düşeceksin akıllandığın gün.”

“Güzellikte zengin ama, yoksul da sayılır. Ölünce çünkü güzelliğiyle birlikte gidecek varı yoğu.”

“Dilencidir ancak servetini sayanlar.”


“Şu minicik çiçeğin taze filizlerinde

Zehir de var, iyileştiren özler de:

Koklanırsa dinçlik verir her yerine insanın

Tadılırsa öldürür tüm duyuları, durdurur yüreği.

İnsanın içinde de otlarda olduğu gibi

Karargâh kurmuştur birbirine düşman iki kral

Bir erdem, öteki gemsiz istem,

İçlerinden en kötüsü egemen oldu mu bir kez

Kurt Kemirip çürütür tez elden o bitkiyi.”


“Hasta adama vasiyetname yazdırmak ölümü hızlandıran bir şey olur ancak.”

“En yararlı şey bile yanlış kullanılırsa yok edip doğru sonuca ulaşır zarara. Kullanmayı bilmezsen iyi döner kötüye, kötü de bazen yücelir erdemmiş gibi.”

 “  En tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, Aynı tat isteği, iştahı köreltir. Ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin.”

“Mutluluğun değerini değerini bilmeyen sefil olur.”

bb

Ahmet Ümit’in Kavim Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Ahmet Ümit’in Kavim Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen.”

“Hiçbir hâkim, kendime verdiğimden daha ağır bir ceza veremez ki bana.”

“Ne bu dünyaya... Eliyle kendini gösteriyor. "Ne de bu bedene güvenirim ben. Bunlar geçici. Bu dünyayı da, bu bedeni de Tanrı yaratmış olsa bile, gerçek dünya, gerçek yaşam bu değil. O nedenle yıpranmalarını sevinçle bile karşılarım, çünkü bedenin dayanıksızlığı ilahi bir mesajdır aslında. Bu bedene inanma, onun arzularının esiri olma, daha derindekine, daha içerdekine bak. Onu görmeye çalış, çünkü o hiç yaşlanmaz”

“Hayat, acı deneylerle bunu yapmaması gerektiğini defalarca gösterse de insanlara inanmaktan vazgeçmez. Onu uyarmaya kalktığımda, "Ne yapayım yani" der, "Sevdiklerime, dostlarıma, arkadaşlarıma inanmazsam, yaşamın ne anlamı kalır?"


“Kimse kimseyi tanıyamaz. Tanıdığımızı sanırız. Tanıdığınız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.

“Gerçek inanç nüfus kağıdında yazmaz. Gerçek inanç yüreğimizdedir. Gerçek inanç , ruhumuzun ta kendisidir.”

“Gerçekler her zaman güzel olmayabilir. Bazen ne kadar az şey bilirsen, o kadar iyidir.”

“Yanlış olan bendim, hayatı hep başkalarıyla birlikte düşünüyorum. Bu, doğru değil. Sevgili, arkadaş, dost, aile, hepsi bir yere kadar; tek gerçek, yalnızlığımız.”

“Ölüler tuhaf varlıklardır onları toprağa koyduğumuzda ,hatta çürüyüp kemikleri en ufak olduğunda bile aramızda yaşamaya devam ederler. Bir yerlerden düşlerimize sızarlar, hayallerimizi gölgelerler.”


“Dünya eskiden de o kadar iyi bir yer değildi, şimdi de değil. Sadece o zamanlar ben daha iyimserdim.”

“Bilim, yasa elbette gerekli ama hepsinden önce, aynı anlayışa sahip olduğumuz, sonuna kadar güvenebileceğimiz insanlar gerekli..”

“Şu dünyada iki tür insan vardır. Gördüğüne inananlarla gördükleriyle yetinmeyip gerçeği arayanlar.”

bb

Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası Kitabında Geçen Özlü Sözler


"Oysa şehirler de insanlar gibidir, geçmişlerini unuturlarsa, tarihlerinden koparılırlarsa kişiliklerinden de koparılırlar."

“Kötüler ölünce alçaklıklarından kurtuluyorsa, iyi insanların yaptıkları olumlu, güzel şeyler ne olacak?”

“Ölüden zarar gelmez insana. Kötülük canlıdan gelir.”


"Ölüm, kötüyü aklamaz Ali Komiser. Kötüyü aklayacak tek şey iyiliktir. Yaptığın kötülükten daha fazla iyilik yaparsan aklanırsın ancak."

"İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur. "

" Önemli olan baktığın şey değil, baktığın şeyin sende neler uyandırdığı."

"Allah'ın resulü, dünyanın nuru Hazreti Muhammed, veda hutbesinde, 'Ne zulüm ediniz, ne de zulme boyun eğiniz' buyurmuşlardı."

“Amacınız ne kadar yüce olursa olsun, kendi öz çocuğunuza bile zorla hiçbir şey yaptıramazsınız.”

Peygamberinin sözleri çınladı Ayasofya'nın kubbesinde: "Kostantiniyye elbet fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir."


“Sofya, bilgelik demektir. Yani Ayasofya Kutsal Bilgelik anlamına geliyor. Bu kilise herhangi bir aziz için yapılmamış. Zaten o yüzden Fatih, şehri alınca kilisenin adını değiştirmeden camiye çevirtmiş. Neredeyse bin yıl kilise, beş yüz yıl cami olarak kullanılan bu devasa bina, cumhuriyetin kurulmasından sonra bizzat Atatürk'ün emriyle müzeye dönüştürülmüş.”

"Evet, ruhun yarası hiçbir zaman tam olarak kapanmıyor. Beden daha çabuk onarıyor kendini. Kalbin attığı sürece vücut iyileşebilir. Oysa ruhun bir kere darbe aldı mı, o yara dikiş tutmuyor. Sonuna kadar kendi kendine kanamayı sürdürüyor.”

"İnsan pek de vefalı bir varlık değil."

 

bb

Ahmet Ümit'in Kırlangıç Çığlığı Kitabında Geçen Özlü Sözler

Ahmet Ümit'in Kırlangıç Çığlığı Kitabında Geçen Özlü Sözler


Ahmet Ümit’in eseri olan Kırlangıç Çığlığı adlı kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Kaç yaşında olursa olsun, herkes kendi yanlışıyla yüzleşmeli. Kendi zayıflığını, kendi alçaklığını, kendi rezilliğini bilmeli. İnsan bundan anlar. Çünkü doğası böyle.”

*”Vahşetin, öldürmenin, yok etmenin olmadığı bir dünya... Şefkatin, sevginin, alabildiğine hoşgörünün olduğu bir ülke... Biliyorum, hakikat değil, biliyorum bir yanılgı ama hoş bir yanılgı.”

“Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?”

 

"Çok empati kuruyorsunuz Başkomiserim. Ne dünya bu kadar hassasiyeti kaldırır ne de insanlar bu kadar inceliği...”

"Sanırım olduğumdan daha iyi biri zannediyor beni, daha olgun daha güçlü. Ama değildim, herkes gibiydim."

“Şunu unutmayın arkadaşlar, hayat her zaman katilin aleyhine çalışır. Mutlaka bir açık verir, hiç istemese de ipuçları bırakır, yeter ki biz onları görmesini bilelim.”

"Kabuk bağlayan yarayı kanatmanın manası yoktu."

“Bu dünya acımasız bir yer, insanlar için de köpekler için de, sesinizi çıkarmadınız mı alırlar ekmeğinizi elinizden.”

“Alçaklıkların en rezili siyasi alçaklıktır... Buna bir de mezhep ve dini karıştırırsan, bildiğin şerefsizlik çıkar ortaya. İşte şu anda onu yaşıyoruz. Üstelik bunun bedelini, bütün millet ödüyor.”

 

“Dozunda olursa kıskançlık, bir ilişkiyi canlandırabilirdi fakat fazlası saygıyı zedelerdi.”

“En saf, en masum sandığı­mız kişiler bile binbir hesap içinde. Hem de kirli, kanlı he­saplar.”

“Dünyayla, hayatla, kendisi ile derdi olanlar insanlar iyidir.”

“Bir insanı tanımak istiyorsan onu öfkelendir , anında düşer takındığı kibarlık maskesi.”

" Çok kıymet verdiğin birileri hayatından koparılınca, onun acısını, sancısını, yasını yeterince tutmadan başka birine sarılamazsın. Bu, hem kaybettiğin insana hem de kendine yapacağın en büyük saygısızlık olur.."

“Güvenilir insan her yerde kıymetlidir.”

bb

Aziz Nesin’in Şimdi Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Aziz Nesin’in Şimdi Çocuklar Harika Kitabında Geçen Özlü Sözler

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Bir davranış fedakarlık olsun, bunu herkes bilsin, duysun diye yapıldı mı, o davranış fedakarlık olmaktan çıkıyor.”

“İnsanlar içinde bulundukları durumdan memnun olmalıdırlar. Çok zaman, bu hikayedeki küçük kız gibi, içinde bulunduğumuz mutluluğu bilemeyiz. Ancak ondan uzaklaşınca, mutluluk içinde yaşadığımızı anlarız. Demek ki yine en iyi ev, bizim kendi evimizdir.”

“Çocuk bu, konuşur elbet, havlayacak değil ya..”


“Çocuk çocuk olursa normaldir, büyük olursa değil.”

“Mizah, dünyamızı gülünç olmaktan kurtarır.”

“Ben anladım bu vicdan azabı denilen şeyi. Hiç kimse kendininkini hatırlamıyor. Herkes başkalarının çekmesi gereken vicdan azabını biliyor.”

“Her zaman güler yüzlü, sevimli olmalı, asla fazla ciddi, asık suratlı olmamalısınız.”

“İster kadın ister erkek olalım kendi kendimizden memnunsak şanslıyız demektir.”

“Oğlum, her şeyi yap, yalnız yalan söyleme! Çünkü, dünyada en çok doğuran şey yalandır. İnsan bir küçücük yalan söyledi mi, o yalanını gizlemek için biraz daha büyük yalan söylemek zorunda kalır.”

 

“Her çocukta kabiliyet vardır,ama bu ruhunda gizli bir tohumdur.” Bu tohumu keşfedip filizlendirmeli, çocuğun kabiliyetini ortaya çıkarmalı.”

 "Çocuklar vicdan azabı çekmezler. Çünkü vicdan azabı çekilecek olaylar için, daha zamanları olmamıştır. Vicdan azabı çekilecek işler yapmak için büyümek, büyük adam olmak gerekir."

"Ben terbiyeyi, terbiyesizlerden öğrendim."

“Hayatta başarının en büyük şartı düzenli olmaktır.”

Kazanmamak, kaybetmek demek değildir.”

 

“Sence de fedakarlıkla gösteriş başka şeyler değil mi?”

“Başarı kazanmanın yolu, çalışmak, hep çalışmak...”


“Anneler istedikleri zaman çocukları hakkın­ da fikir yürütmek, onları tenkid etmek, beğendik­leri veya doğru bulmadıkları hareketlerini söylemek  imkânına sahiptirler. Fakat çocukların, an­neleri hakkındaki fikirlerini rahatça açıklamak imkânına sahip oldukları pek söylenemez.”

“Eşeğin konuşması, insanın yük taşıması normal değildir. Ama bazı insanlar, eşeğin konuşmasına büyük hayranlık duyarlar. Oysa eşeğin yük taşıması, insanın da konuşması doğru olandır.”

bb

Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı Kitabında Geçen Özlü Sözler

 

Kişisel gelişim ile ilgili çok anlamlı bir kitaptır. Hayatımızın savaşçısı kendimiz olmalıyız ve kendi bilincimizin, kendi değerimizin farkında olmalıyız. Kendimizi sevmeliyiz,  kendimizi geliştirmek için anlam arayışı içine girmeliyiz.

 

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“Bir insanın en önemli ilişkisi onun kendisiyle olan ilişkisidir.”

 “Bizim kültürün temel ‘niyetliliği’ insanların birbirine muhtaç olduğu bir dünya yaratmak.”

“Mış gibi alçakgönüllülüğün temelinde diğer insanlardan korkmak yatar; gerçek alçakgönüllülüğün temelinde ise eşitlik duygusu.”

“İnsanın kaçamayacağı en büyük otorite kendi vicdanıdır.”

“İnsan bir şeyi yapmaya karar verdi mi, sonuna kadar gitmeli; yaptığı şeyden sorumluluk almalı. Ne yaparsa yapsın, önce niçin onu yaptığını bilmeli, ve daha sonra yaptıklarını hiç kuşkulanmadan, çekinmeden, bütün gücünü vererek yapmalı. “

"Hayır" demesini bilmeyen kişi güçsüz kişidir. Hayır demesini bilmeyen kişinin "Evet"inin de anlamı yoktur.”

“Öyle insanlar vardır ki, daha ağızlarını açmadan, insanlar onun önemli ve değerli bir insan olduğunu sezerler.”

“Bilinçlenmiş bireylerin sayısı çoğaldıkça, toplum daha bilinçli algılayıp, düşünüp, daha bilinçli davranmaya başlar.”


 

"Tanrım, değiştirilebilen ve değişmesi gereken şeyleri değiştirme cesaret ve gücünü; değiştirilemeyecek şeyleri olduğu gibi kabul etme olgunluğunu ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek bilgeliği bana ver."

“Bizim toplumda arayış içinde olan insana pek rastlamıyorum. Herkes bir başkasını değiştirmenin çabası içinde...”

"Gönlünüzce öğretmenlik yapsanız, hiç kimse engel olmasa, bütün istediklerinizi yapabilseniz, çabalarınızın sonunda öğretmen olarak neyi başarmış olmak isterdiniz?" "Gönlümde iki şey yatıyor: Bunlardan biri kendi okutacağım öğrencilerimle ilgili. Öğrencilerimin gelişerek olabileceklerinin en iyisini olmalarını isterdim. Onların ailelerinde bulamadıkları gelişim şevkinin kaynağını bende bulmalarını isterdim. Onların kanatlanıp göklere uçmalarına olanak sağlamak isterdim. Gönlümden öğretmen olarak ilk geçen bu." "İkincisi ne?" "İkincisi de, öğretmen meslektaşlarıma bu isteği, bu amacı, bu coşkuyu, adına ne derseniz deyin, bu duyguyu aşılamak isterdim. Onların da öğretmenliğin ne kadar kutsal bir görev olduğunu anlamalarını ve öğrencilerini geliştirmek için kendilerini adamalarını isterdim."

“Senin kendini ikna etmen yıllar alacak; ayrıca, ikna olduktan sonra buna göre hareket etmen de yıllar alacak. Umarım bu kadar zamanın vardır.”


 

"Sağlığına itina etmeyen, bedenine bakmayan insanın ruhsal sağlığına önem vermesinin olanaksız olduğunu belirtir."

“Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.”

“Sorumluluk almış insan hesap verir; kendi bilincinin, kendi gücünün kendi eyleminin sınırları  içinde olaya sahip çıkar.”

bb

Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi Kitabında Geçen Özlü Sözler


Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:

“İnsan soyu zayıf, kırılgan, ölümlü, her türlü hastalığa, kazaya, acıya açık ama kendini avutarak yaşıyor, bunları unutuyor. İşte anahtar kelime bu; hayatın özü, büyük sırrı; olmazsa olmazı: Unutmak. Eğer unutmak diye bir şey olmasaydı, yaşam da olmazdı. İnsan, unutmadan hayatını sürdüremez.”

“İnsan duygularının en tehlikelisi aşktır.”


“İnsanın geçmişini araştırması acı veren bir deneyimdi. Mutlu olabilmenin tek şartı “unutmayı” başarabilmekti.”

"Her insan bedeninin çürüyeceğini bilir ve bundan korkar. Ama çoğu insanın ruhu gövdesinden önce çürür; nedense bundan kimse korkmaz!"

 “İnsanın biyolojik fonksiyonlarına aşırı bir anlam yükleme çabası içindeyiz. Çünkü hiçlik zor geliyor.”

“Mevlana di­yordu ki: Geçmişi unut. Koy bir kenara. Yeni bir sayfa aç. Kurtar benliğini dünden. Bugünün çocuğu ol. Bütün bilgeliği ve gülümseyişiyle gençliğin. Şu anı hiç terk etme ne olur. Sonsuza uzanan şu günü, terk etme.”

“İnsanın en kötü yalanı, kendine karşı olanıdır.”

“Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu?”

“İnsan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor.”

“Sokakta birisi Sokrates’e hakaret etmiş, bir de tekme atmış. Sokrates hiç aldırmadan yürüyüp gitmiş. Durumu görenler niye bir tepki göstermediğini sormuşlar. O da, “Bir eşek beni ısırsa dava mı etmeliyim sizce?” demiş.”


“Bilen insan bilmiyormuş gibi yaşayamaz!”

“Bazı kelebek türlerinin bir günlük ömrü, hücre bölünmesinin hızlı olmasından dolayı, insanın 80 yılına denktir. Bu durumda 70 yaşında ölen bir insan mı daha uzun yaşar, 25. Saatini gören bir kelebek mi?”

“Okuyan insan, dünyanın aklına yaslar sırtını.”

bb

Zülfü Livaneli’nin Arkadaşıma Veda Kitabında Güzel Sözler

 Zülfü Livaneli’nin Arkadaşıma Veda Kitabında  Güzel Sözler


“Savaş kahrolmak demektir oğlum . Gece gündüz burnuna dolan ölüm kokusundan yıllar boyu kurtulamamak demektir . Açlık , susuzluk , dizanteri , hastalık ve hatta aklını oynatmak demektir .”

“Mustafa'nın sonraki yıllarda cephede üzerimize mermiler yağarken bile gaz lambasının ışığında kitap okuduğunu hayretle görecektik.”

“Mustafa Kemal her zaman bir milletin sadece askeri birliklerle değil, bilimle, eğitimle, kültürle ve sanatla güçleneceğini söylerdi.”

“Bazen insan sonunda ölüm bile olsa inandığı şeyi yapar.”

“Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.”


“Amerikan başkanının bir söyleşisinde Mustafa Kemal hakkında söyledikleri onun kişiliğinin özetiydi sanki. "O, sultanların bütün saraylarını ele geçirme ve çeşitli harem eğlencelerini yapma imkânına sahipken, halk arasında gezmeyi, gülmeyi ve eğlenmeyi, her şeyi halkıyla paylaşmayı seçmiştir."

“Babası ona “seçilmiş kişi” anlamına gelen Mustafa adını koymuş ve beşiğinin başına kocaman bir kılıç asmıştı.”

“Subaylar ya orduyu ya siyaseti seçmelidir. Siyaset yapacak olan askerler üniformalarını çıkarmalıdırlar. Ordu da kalanlar ise siyasetle ilişkilerini kesmelidirler.” Mustafa Kemal

“Dolmabahçe Sarayı'nın önünde askeri lise öğrencileri hep bir ağızdan Onuncu Yıl Marşı' nı söylemeye başladı. Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan On yılda on beş milyon genç, yarattık her yaştan Başta bütün dünyanın saydığı Baş kumandan Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan... Atamıza baktım ağlıyordu.”

“Canım Muzafferim, bizler o yıllarda Türkü, Kürdü, Müslümanı, Ermenisi, Rumu, Yahudisi, Bulgarı, Sırpı ve Arabıyla tek bir millettik. Büyük devletler bizi yıkmak için hepimizi birbirimize düşürdüler. Senin şimdi okuduğun Galatasaray Lisesi 1915 yılında hiç mezun vermedi. Neden biliyor musun? Çünkü tüm öğrencileri Çanakkale'de şehit düşmüştü..”


“Atatürk'ün , annesini ( Zübeyde hanım ) kaybettikten sonraki sözü ; " Annemi kaybettiğim için şüphesiz ki çok üzgünüm . Ancak bir tesellim var . En büyük anamız olan vatan kurtulmuştur ! "

“Türkleri Orta Asya'ya sürmek lazım' diyen Lloyd George demiş ki, 'Birkaç yüzyılda bir dâhi yetişir, bu sefer maalesef Türklere nasip oldu.”

“O, sultanların bütün saraylarını ele geçirme ve çeşitli harem eğlencelerini yapma imkânına sahipken, halk arasında gezmeyi, gülmeyi ve eğlenmeyi, her şeyi halkıyla paylaşmayı seçmiştir.”

“Ağrı Dağı’nı kıskanabilir misiniz? Ya da gökten geçen bir bulutu? Ya da denizi? Mustafa Kemal’i kıskanmak, işte o kadar akıldışı bir şey…”

bb

Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar Kitabında Geçen Özlü Sözler

 Kitapta geçen özlü sözler şunlardır:


 “Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna”

“ Beni ya şımartın, ya da kapı dışarı edin!' diye bağırırdı. ‘Yarı içtenliğe dayanmam zor benim. ”

“Normal bir insan olmaya zorladılar, bana boş yere vakit kaybettirdiler. Olmayınca da, anormal dediler."

"Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.”

 

“Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz.”

“Onları öfkeme layık bulmuyorum. Öfkem bana ait bir şey. Yakın hissetmediğim birine nasıl gösteririm onu.”

“Kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar.”

“Bir anlam aramamalı. Anlam kadar insanın hayatını zehir eden bir kavram yoktur.”

“Kimsenin yaşantısını beğenmedim: kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.”

“Kötü hatıralar insanın aklından kelime olarak çıksalar bile görüntü olarak kalırlar.”

" En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söyleneni ciddiye almak yok mu, Şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni. "

“İlk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan.”

 

“Bana kalırsa bir "kitapları koruma derneği" kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli.”

“Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler.”

“Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel bir itina isteyen varlıklardır.”

“Çıkarını düşünen insan, fakir de olsa, aynı derecede kötüdür. Belki biraz sevgi iyi yapar onu.”

bb

Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Günahın Üç Rengi” Kitabında Geçen Özlü Sözler

Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Günahın Üç Rengi” Kitabında Geçen Özlü Sözler

Kitapta geçen özlü sözler şunlardır.


“Yaralayanlar ise genellikle yaraları en derin olanlardır. Bu zincir eğer bir yerlerinden kırılmazsa kuşaklar boyu sürüp gider.”

“Eşitliğe, adalete alışkın değil kadınlar.. Bunun suçunu biz erkeklerde arıyorlar ama bence adil olmayan onlar. Sanki beyinleri programlanmış hepsinin, erkeğin üstünlüğü­nü taa derinlerde bir yerde kabul etmişler, bize asla eşiti gibi davranmıyorlar.”

“Müzik, sözcüklerin ifade edebileceğinin, hissettirebileceğinin çok ötesinde şeyler hissettirir insana.”


“Marifet insanları küstürmemekte, kendi gözlerinden yine kendilerini düşürmemektedir.”

“Hayat, okullarda öğrenilmiyor. Hayatı bize, raflarda dizi dizi duran kitaplar ama daha çok da hayatın kendisi öğretiyor.”

“Cesaret bence korkudan korkmamaktır. Korkularımıza yenilip hedefimizden vazgeçmemektir.”

“Merhamet insana en çok yakışan duygulardan biridir.”

“Bir insan, ancak kendi kendini bağışlayabilirse kötülükten kurtulabilir.”

“Benim sevginin her çeşidine saygım sonsuzdur. Sen de bir sevgi yağmuruna yakalanmışsın. İşte şimdi dinmiş yağmur. Sevgi insanları kirletmez.”

“Bir insan eğer kendine değer vermiyorsa, onun için dünyada değerli hiçbir şey yoktur.”

“İyilik de kötülük de bulaşıcıdır, devamlılık gösterir. Kötülerin içinde iyi olmak kadar, iyilerin içinde kötü olmak da zordur.”


“Geçmişi düşünmek, düşündüğünüz şey çok eğlenceli bile olsa insanda buruk bir hüzün yaratıyor. Çünkü onlar geçmiş bitmiş. Size ait olsa da artık asla ulaşamayacağınız bir parçanız olmuş “

“Hayat öyle veya böyle herkesi değiştiriyor. Kimse doğduğu günkü gibi ak pak kalamıyor. “

“İnsan ruhu yalnızlığı sevmez. Yasalar bile insana en ağır cezayı onu hücreye kapatıp yalnız bırakarak verirler. Siz yıllardır sanki hücre cezası çeken bir mahkûm gibi, yalnız yaşamışsınız. Sevmeyi de sevilmeyi de unutmuşsunuz.”

“Duyguları güçlü, iç dünyaları zengin ve zeki insanlar sever şiiri.”

“Bazen bir kişiyi kurtarmak , bütün dünyayı kurtarmak gibidir.”

“Hepimiz kendi dünyalarımızın hapishanesinde, vazgeçemediğimiz düşünce ve duygularımızla âdeta tutsaklığımızı yaşarız. Arzularımız, beklentilerimiz, korkularımız ve düşünce tarzımızdan kaynaklanan ıstıraplar kol gezer bu hapishanede.”

“Herkesin düşünceleri buna bağlı oluşan duyguları, kendi dünyasını oluşturur. Yani iç dünyalar benzersizdir, tektir, birtakım benzerlikler gösterse de başkalarına yabancıdır. Hepimiz kendi dünyalarımızın hapishanesinde, vazgeçmediğimiz düşünce ve duygularımızla âdeta tutsaklığımızı yaşarız. Arzularımız, beklentilerimiz, korkularımız ve düşünce tarzımızdan kaynaklanan ıstıraplar kol gezer bu hapishanede. Halbuki dünya, sadece çevremizde gördüğümüz, işittiğimiz, dokunduğumuz, kokladığımız şeylerden ibaret değil. Yani bütün bu dış dünyayı oluşturan ögelerin dışında bir de iç dünya dediğimiz ruhsal dünyamız var. Düşüncelerimizle, duygularımızla, algılarımızla, yorumlarımızla, heyecanlanmamızla, aşklarımızla renklendiririz bu eşsiz dünyalarımızı. Dolayısıyla herkesin dünyasının farklı ve eşsiz bir rengi vardır. İnsanların dertlerini, üzüntülerini, birbirinden çok farklı sorunlarını paylaşırken, yeni dünyalar keşfetmek, yani bu paylaşımı, bu katılım, bu armoni, bir başkasını anlamak, onu yaşamak gibi olağanüstü bir duygu yaratır insanda. Bu da yaşamanın en gerçekçi tariflerinden biri değil midir?”


“Hiç saç yok başında usturayla sıfır numaraya vurulmuş. Mermer bir büst gibi oturuyor karşımda. Bilirim ben bu saç kesmeleri... İnsanlar çok kızdığı, kendilerini çok çaresiz hissettikleri zaman keserler saçlarını. Kuşun kanadıyla gönderilen bir haberdir, bir işarettir bu saç kesmeler. Boyunlarını kesmeden önce bütün dünyaya bir isyan, bir haykırış, bazen de bir yardım çağrısıdır.”

“Kötüysen, kötülük yapmak kolaydır, ama biri sana iyi derse, kötü olmak artık o kadar kolay olmaz.”

“Gençlikte insan her şeyin acemisi oluyor. Duygular derin, deneyim az gençlikte.. Sonradan insan her şeyi öğreniyor.”

“Psikiyatri her zaman bir umut ışığı yakar insanlara. Hasta olmak gerekmez gitmek için, hele ülkemiz gibi duyguları çok yoğun insanların yaşadığı yerlerde, bir gerekliliktir psikiyatri. Uzanıverdiğimizde, tutabileceğimiz mesafede olmalıdır bize.”

bb