Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kısa hikaye örnekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Nisan Coşkusu Konulu Hikaye

 

23 Nisan Coşkusu Konulu Hikaye


Bugün sabah uyandığımda çok heyecanlıydım. Dünden kalan yorgunlukla hemen kalktım, kahvaltımı yaptım, 23 Nisan kıyafetlerimi giydim ve okula doğru yürüdüm. Dünden çok yorgundum. Çünkü dün sınıfımızı bayraklar, balonlar ve çeşitli süslerle harika bir ortam haline getirmiştik. Sınıfın camlarına Türk bayrakları ve  Atatürk bayrakları yapıştırmıştık. Onun için hem yorgun hem de çok mutluydum. Okula doğru yol alırken okul bahçesinin veliler, öğretmenler, müdür ve müdür yardımcı ve tabi ki öğrenciler ile dolduğunu gördüm.


 Hemen koşarak arkadaşlarımın arasına karıştım. Türkçe Öğretmenimizin açılış konuşması ile 23 Nisan  başladı. Ben de 23 Nisan ile ilgili şiirimi okudum. Daha sonra gösteriler başladı ve gösterilerde ben de görev aldım. O sırada babamla göz göze geldim. Babam şehir dışında çalıştığı için geleceğini tahmin dahi etmiyordum. Gösterim sırasında babama baktım ve ikimizin de gözleri doldu. Daha sonra babama koştum ve ona sarıldım. Onun burada olduğunu görmek harika bir duyguydu. Gösteriler yapıldı, şiirler okundu ve herkes yavaş yavaş evlerine dağılmaya başladı. Babam da beni alarak doğru lunaparka götürdü. Babamla doyasıya eğlendik. 


Daha sonra babamla markete  gittik ve oradan istediğim çoğu şeyi aldım. Çok mutlu olmuştum. Bugün hem 23 Nisan çocuk bayramı, hem de babamın bana yaptığı sürprizdi. İki bayram birden yaşamıştım. Ne güzel bir duyguydu çocuk bayramının olması. Onun için Atatürk'e çok şey borçluyduk biz çocuklar.

bb

Hasta Olduğunuzu Düşünerek Ziyaretinize Gelenlerle Aranızda Geçen Duygusal Ortamı Anlatan Bir Hikaye Yazınız.

 

Hasta Olduğunuzu Düşünerek Ziyaretinize Gelenlerle Aranızda Geçen Duygusal Ortamı Anlatan Bir Hikaye Yazınız.


Sabah uyandığımda acı bir boğaz ağrısı ile kalktım. Boğazım o kadar kötü ağrıyordu ki her yutkunduğumda canım acıyordu. Sanki boğazıma bıçak saplanmış gibi ağır ve acı bir ağrı hissediyordum. Geceden beri ateşim çok olduğu için annem yanımdan ayrılmamıştı. Ateşim düştüğü zaman da uyumaya gitmişti. Hem öksürüyor, hem de boğaz ağrısı çekiyordum. Boğazımdaki ağrı kulaklarıma kadar vuruyordu. Yutkunduğumda kulaklarım da ağrıyordu. 


Hemen doktora gittik ve doktor antibiyotik başlattı. Okuluma bir hafta gitmedim. Ödevlerimi ise arkadaşım Elif getirdi.  Okuldaki öğretmenlerimizi ve arkadaşlarımı çok özlemiştim. Ben bunları düşünürken kapımız çalındı ve annem kapıyı açtı. Gelen sınıf arkadaşlarımdı. Ahmet, Berkay, Emine, Fatma ve Sude gelmişti. Onları görünce çok heyecanlandım ve çok duygulandım. Bana kocaman çiçek yaptırmışlardı. Ben okulda olmadığım zamanlar çok sıkılmışlar ve çok üzülmüşler. Hepsi ile göz teması kurdum ve hepsini çok sevdiğimi söyledim. Onlar da beni çok sevdiklerini söyledi ve bana sarıldılar. Bundan sonra daha dikkatli ol ve hasta olma diye gülüştüler. Ben de güldüm. 


Annem yaptığı sıcak kurabiye, kek ve yaş pastadan getirdi. Yanına da evde yaptığı vişne suyundan getirdi ve arkadaşlarıma ikram etti. Bir güzel yedik hepsini. Daha sonra arkadaşlarımın gitme vakti geldi. Hepsine sarıldım ve ayrılırken gözümden bir  damla yaş geldi. İyi ki beni seven arkadaşlarım var dedim ve daha sonra yatağıma geçip dinlenmeye devam ettim.

bb

Emek Olmadan Yemek Olmaz Atasözü İle İlgili Hikaye

 

Emek Olmadan Yemek Olmaz  Atasözü İle İlgili Hikaye

 

Emek olmadan yemek olmaz atasözünün anlamı şudur: Hayatı sürdürebilmek, gerekli harcamaları yapabilmek için mutlaka çalışıp kazanmak gerekir. Ayrıca emek etmediğimiz zaman bir şey elimize geçmez. Bu atasözü ile ilgili hikayem şu şekildedir:


Emek Yoksa Yemek De Yok

 Bahar mevsimi gelmişti. Havalar artık yavaş yavaş ısınmaya başlamış, toprak yağmura kavuşmuştu. Toprak ana hamileydi. Yeni çiçekler açacak, yeni meyveler yetişecek ve doğa harika görünümüne kavuşacaktı. Bahar mevsiminde komşu teyzelerimiz, amcalarımız bahar mevsiminin ortalarına doğru toprağın bakımını yapar ve toprağı ekmek için onu hazır hale getirirlerdi. Yine bir sabah komşumuz Ayşe Teyze ve Mehmet Amca erkenden uyanmış toprağına domates, biber, patlıcan, patates ve diğer sebzelerden ekmeye başlamışlardı. Onları izlerken çok mutlu olmuştum ve ben onlara yardım etmiştim. Bunu anneme ve babama da söyledim. Onlar da iyi ne güzel senin için farklılık olmuştur dediler.

 

 Bende onlara bizim evimizin de bahçesi kocaman, biz de bir şeyler ekelim de bizim de organik yiyeceklerimiz olsun dedim. Babam ben yoğunum kızım dedi, annem ise o kadar uğraşacağıma pazardan alırım ikişer kilo hepsinden yeter dedi. Çok üzüldüm ama onlara belli etmedim. Oysa insanın kendi eli ile yetiştireceği sebzenin tadı daha başka olurdu bence. Çünkü onda emek vardır, alın teri vardı. Böylece günler günleri kovaladı. Aylar geçti ve komşumuzun bahçesindeki sebzeler çiçek açmaya, daha sonra meyvesini vermeye başladı ve en sonunda da sebzeler çok güzel bir şekilde büyüdü ve yenmeye hazırdı artık. Ayşe Teyze’nin domatesleri o kadar lezzetliydi ki anlatamam. Annem ve babam da hayran kalmıştı.

 

Annem ve babam pazardan aldıkları ile onların sebzesinin çok farklı olduğunu söyledi ve Ayşe Teyze’den para karşılığı kışlık domates, patlıcan, biber almak istedi. Ayşe Teyze de tadımlık verebilirim ama satmıyorum. Çünkü kendi çocuklarıma kışlık hazırlık yapacağım dedi. Annem bozulmuştu ama belli etmedi. Eee emek olmadan yemek de olmuyordu. Kendi de yetiştirebilirdi ve şu anda kendinin de bu kadar güzel lezzetli sebzeleri olabilirdi ama iş işten geçmişti. Umarım bir dahaki seneye daha dikkat ederler. emek ederler ve işte o zaman da emeklerinin karşılığını güzel güzel yerler. Bu da onlara ders olsun. boşa dememiş atalarımız emek olmadan yemek de olmaz diye.

bb

Kız, Şeker, Balon, Pasta Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kız, Şeker, Balon, Pasta Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Sabah uyandım ve hemen anneme kahvaltı hazırlamasında yardım etti. Bugün benim doğum günümdü. Doğum günüm olduğunu annem biliyor muydu acaba? Ben ise ona doğum günüm olduğunu demedim. Çünkü kendiliğinden hatırlamasını istiyordum ama o en ufak bir şey bile demiyordu. Daha sonra kahvaltımızı yaptık ve  ben okuluma gittim.


 Okula gittiğimde en yakın arkadaşım Tuğçe bile doğum günümü kutlamamıştı. Oysa geçen yıl hatırlamıştı ve çok mutlu olmuştum. Daha sonra üzgün bir şekilde okuldan çıktım ve yürüyerek eve gittim. Kapıyı açan annem olmuştu. Annem yine bir şey demiyordu ve hadi kızım baban gelecek sofrayı kur dedi. Ben de başımı yere eğerek gönülsüz bir şekilde sofrayı masaya serdim. Tam o anda elektrikler gitti ve annemin iyi ki doğdun Esra diye bağırması ile kendime geldim ve çok mutlu oldum. Okuldaki arkadaşlarım, babam, kardeşlerim ve Tuğçe bile gelmişti bize. Meğer bana sürpriz yapmışlar. 


Çok duygulandım. Kız arkadaşlarımın hepsi gelmişti. Annem pasta almış, değişik renkte şekerler almıştı. Balonlar perdelere asılmış, değişik pastalar yapılmıştı. Hep birlikte çok güzel bir akşam geçirdik. Bugün on üç yaşıma girmiştim ve ailem ve arkadaşlarım bana unutamayacağım bir doğum günü partisi hazırlamışlardı.

bb

Arkadaş, Okul, Yardımseverlik, Paylaşım Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Arkadaş, Okul, Yardımseverlik, Paylaşım Kelimeleri İle İlgili Hikaye


 Okulumuza bu dönem çok sayıda yeni arkadaşımız gelmişti. Ülkemizin on bir ilinde olanda depremde çok sayıda insanımız yaşamını kaybetmişti. Enkazdan kurtulanlar, evleri yıkılanlar geçici süreliğine bu farklı şehirlere yerleştirilmişti. Yeni çocuklar okula gelmişti ve ama hepsi de çok üzgün duruyorlardı. Hemen onlarla ilgilenmeye başladık ve onları bağrımıza bastık.


 Gönüllü olarak annelerimiz üç ay boyunca okulda çalıştı ve depremzede çocukla için yemekler hazırlandı, kıyafetler alındı, kitaplar alındı ve onlarla çok yakın arkadaş olduk. Şimdi paylaşma zamanıydı, birlik ve beraberlik zamanıydı. Biz de okul olarak bu birliği devam ettirdik. Yardımsever olmak, zor olan insanlar için fedakarlık göstermek bence insanlık göreviydi. Ben ve arkadaşlarım da bunu yaptığımız için çok sevinmiştik. Yaşadığım şehir olan Sivas depremden fazla olumsuz etkilenmediği için depremzede arkadaşlarımızı çok güzel bir şekilde ağırladık. 


İlkbahar mevsimi geldiği zaman  da o arkadaşlarımız kendi şehirlerine gitti. Malatya, Hatay, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Adana’ya tekrar gitti çocuklar. Çünkü onların memleketi, gözünü açtığı, nefesini aldığı yerdi kendi şehirleri. Hepsine geçmiş olsun dedik ve ağlayarak ayrıldık birbirimizden.

bb

Kirli Bir Dünyada Niçin Yaşamak İstemezsiniz Konulu Hikaye

 

Kirli Bir Dünyada Niçin Yaşamak İstemezsiniz Konulu Hikaye

 

Kirli bir dünyada insanların hayatı tehlikeye girer ve salgın hastalıklar hızla yayılmaya başar. Bunun sonucunda da insan yaşamı son bulur. Kirli bir dünyada nefes dahi alınamaz. Bunun için çevremizi temiz tutmalıyız ve kendi elimizle kendi sonumuzu getirmemeliyiz. Hani şöyle bir söz vardır ya: “Doğa ile savaş halindeyiz kazanırsak kaybedeceğiz diye gerçekten de durum bu haldedir. 


Doğayı gün geçtikçe daha da kirletiyoruz ve bunun zararı ise en çok biz insanlara olacak. Kirli bir dünya kirli bir ruh demektir aynı zamanda. Kirli bir dünyada herkes sorumluluklarını yerine getirmez ve her yer pislik içinde  kalır. Pisliğin olduğu yerde ise temiz hava yoktur. Temiz havayı içimize çekemediğimiz için hastalanırız ve hastalığımız gün geçtikçe ilerler ve hayatımız son bulur.

 

Hikayemiz ise şu şekildedir:

 

Kirli Çevre Kirli Ruhlar

 

Sabah uyandığımda  okula doğru yürürken bir gurup gencin elindeki içecek  kutularını çevreye attığını görünce içim cız etti. Zaten her yer pisti ve her yerde içecek kutuları atlıydı. Bir de genç insanların buraları daha çok kirletmesi beni çok üzdü. Okula vardığımda bu durumu öğretmenime söyledim. Öğretmenim de öğle arası  sınıftaki diğer arkadaşlarımızla birlikte okulun çevresinde ne kadar  atık varsa hepsini bize toplattı ve ben de bu işi seve seve yaptım.

 

Çünkü kirli bir çevrede yaşamak insanın bir zaman sonra ruhunu da kiletiyordu ve kişiler daha mutsuz oluyordu. Kirlilik yeni bir kirliği doğuruyordu. Oysa temiz bir çevrede yaşamak varken neden kirletiyordu insanlar çevreyi. Bunu düşündüm ve okul çıkışı hemen kütüphaneye gittim. Kirli bir dünyada yaşarsak ne gibi olaylar ile karşı karşıya gelebileceğimizi öğrendim ve o günden sonra çevremde çöp atan her kişiyi uyardım.

 

Doğaya fayda sağlayan kurum ve kuruluşlara her zaman destek oldum ve temiz bir çevre için elimden gelen fedakarlığı gösterdim. Çünkü kirli bir çevrede yaşamak beni mutsuz ederdi ve kendimi de pislik içinde kalmış gibi hissederdim. Okul olarak çevre temizliğine verdiğimiz önem gittikçe arttı ve okulumuz en temiz okul seçildi.

bb

Dünya, Çocuk, Barış Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Dünya, Çocuk, Barış Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Murat sabah kalktığında İsrail Filistin Savaşı haberlerine denk gelmişti. Henüz yedi yaşında olan Murat İsrail’in Filistin’deki çocukları nasıl acımasızca katlettiğini haberlerden duyduğunda dayanamayıp ağlamaya başlamıştı. Mutfakta çayı demleyen annesi koşarak Murat’ın yanına geldi ve neden ağladığını sorduğunda Murat şu cevabı verdi: Dünyada savaşlar hiçbir zaman bitmeyecek mi anne? Olan hep çocuklara oluyor. Neden çocuklar öldürülüyor, onların suçu ne dediğinde annesi de duygulandı ve gözünden birkaç damla yaş geldi.

 

Elbette çocukların hiçbir suçu yok oğlum, en masum olan çocuklara en büyük zarar veriliyor diyerek oğluna sarıldı ve birlikte ağlamaya başladılar. Murat annesine dönerek anneciğim Mustafa Kemal Atatürk “Zorunlu olmadıkça savaş cinayettir, Yurtta barış, dünyada barış demiş ama İsrail neden bunu uygulamıyor dediğinde annesi ona şunu söyledi: Çünkü İsrail barış istemiyor, savaşı istiyor ve kendini üstün ırk olarak gördüğü için Filistinleri kendi topraklarından sürümek istiyor ve Filistin halkı onurlu mücadelesine devam ediyor oğlum dedi. Peki neden ülkemiz ve diğer Müslüman olan ülkeler Filistin’e destek olmuyor dedi.


 Annesi de  çünkü hiç birimiz yeteri kadar gelişmiş ülke değiliz, sadece izlemekle kalıyoruz  ve ufak tefe k yardımlarda bulunabiliyoruz. Biliyor musun oğlum  aslında bu suç hepimizin suçu dedi. Murat da o zaman ben daha çok çalışacağım ve ülkemizin daha güçlü olması için İsrail gibi ülkelere vatanımı teslim etmeyeceğim.

 

Bilim ve teknolojide ilerleyeceğim ve ülkemizi en iyi yerlere getirmek için çalışacağım anneciğim dedi. Annesi Murat’a sarıldı ve sadece sen değil ülkemizin tüm çocukları çalışacak ve daha iyi yerlere geleceğiz, o zaman masum olan hiçbir ülkeye kimse saldıramayacak oğlum dedi. Sonra Murat okul kıyafetlerini giydi ve okul yolunu tuttu. İçinden keşke hep barış olsa, dünya kardeşliği daim olsa diye Allah’a dua ederek okul yoluna yürümeye devam etti.

bb

Güneş, Bisiklet, Çimen, Mutluluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Güneş, Bisiklet, Çimen, Mutluluk Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

İlkbahar mevsimi gelmiş, toprak ana uyanmış, güneşe bir selam çakmıştı. İlkbaharın serinliği, yeni açan kardelen çiçeklerinin kokusu, sümbüllerin kokusu çevreyi sarmış, muhteşem bir görüntü ortaya çıkmıştı. Barış bisikletini de alıp dışarı çıkmış ve arkadaşı Hüseyin’i çağırarak baharın  gelişini kutlamak için Nevruz Bayramının katıldığı yere gideceklerdi. Yeni yılı yeni kıyafetler giyerek karşılayan çocukla çok mutluydu.


 İnsanlar bayrama katılmadan önce  evlerini temizlemiş, varsa yıkılan yerleri onarmış, badanalarını yapmışlardı.  İnsanlar böylece yeni yılda her şeyin yeni olmasına özen gösteriyor. Her yıl Nevruz Bayramı ateşin üzerinden atlayarak kutlanır, güzel dileklerde bulunurdu.  İki arkadaş da bisikletlerine binip nevruz alanının toplandığı yere gittiler. İnsanlar  çimlerin üzerine oturmuş, çok mutlu ve gülen gözlerle etrafına bakınıyorlardı.


 Hava sıcacıktı. Güneş tüm sıcaklığını buraya vermişti sanki.  Barış ve Hüseyin de bayrama katıldılar ve akşam olunca yakılan ateşin üzerinden atlayarak güzel dileklerde bulundular. Daha sonra herkes mutlu bir şekilde evlerine dağıldı. İlkbaharın gelişi kutlanmış, çocuklar, gençler, yetişkinler sevinçli bir şekilde evlerine dağılmış, herkes yorulmuş, şimdi ise uyuma zamanıydı.

bb

Öğretmen, Çocuk, Hayal, Çaba Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Öğretmen, Çocuk, Hayal, Çaba Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Ayşe Öğretmen yeni atanmış bir öğretmendi. Yeni görev yeri Eskişehir’di. Oradaki öğrencileri ile tanışacağı için çok mutluydu. Yıllardır öğretmen olmanın hayalini kurmuş ve o hayal en sonunda gerçekleşmişti. Sabah okula gideceği için akşam erkenden yatan öğretmen sabah olunca okuluna vardı. Okulu Eskişehir’in bir köyüydü. Okuldaki çocuklar pırıl pırıl giyinmiş, yeni gelmiş olan öğretmenlerini bekliyordu.  Ayşe Öğretmen sınıfa girdi ve birinci sınıf çocuklarının gözünün içine bakarak günaydın çocuklarım dedi. Çocukların hepsi de günaydın dedi. Kısa bir tanışmadan sonra dersler başladı ve günler böylece ilerlemeye başladı. 


Öğretmen  öğrencilerinin okuma yazmayı öğrenmesi için elinden gelen çabayı gösteriyor ve onları çok seviyordu.  Genç öğretmen olmanın hevesi de vardı içinde. Sınıfta öğrenciler dersi dinliyordu ama sadece Hayal adındaki küçük kız öğrenci ders sırasında uykuya dalıyordu.  Öğretmen Hayal adındaki öğrencisini yanına çağırdı ve neden uyuyorsun kızım, uykunu alamadın mı diyordu. Hayal ise öğretmenim annem çok hasta sabahlara kadar uyumuyor, onun hizmetini ediyorum dedi. Bunu duyan öğretmen çok üzüldü ve Hayal'in annesi köylüler ile bir araya geldi ve hasta kadına ortak para toplanarak bakıcı bulundu. 


O günden sonra Hayal derste uyumadı ve derslerine daha aktif bir şekilde katıldı. Hayal’in hayali ileride Ayşe Öğretmen gibi olmaktı. Bunun için de elinden gelen gayreti gösterdi ve sınıf birinciliğini kimseye kaptırmadı. Böylece Ayşe Öğretmen, Hayal ve diğer öğrenciler mutlu bir şekilde eğitime devam ettiler.

bb

Ağaç, Toprak, Yurt Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Ağaç, Toprak, Yurt Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Almanya’dan ülkeme, güzel Türkiye’me kavuşma vaktiydi. Artık kalıcı olarak ülkemde yaşayacaktım. Almanya’da eğitimimi tamamlamış, uzman bir doktor olarak ülkeme dönüyordum. Sabah beş uçağı ile ülkeme geldim. Uçaktan indiğimde dışarıdaki manzara harika görünüyordu. Ülkemin ağaçları, toprağı bir başka güzel görünüyordu. Her yer parlıyordu adeta. Uçaktan indim ve babam beni araba ile almaya gelmişti. Babama sarıldım ve ellerini öptüm. 


Daha sonra evimizin yolunu tuttuk. Evimiz Kayseri'nin bir köyündeydi. Köyümüze doğru vardık ve hemen köyümün toprağını öptüm, kokladım ve  iyi ki böyle güzel bir yurtta yaşıyorum dedim. Anneciğim sıcacık börekler yapmış, çörekler yapmış, hoş geldin oğlum Metehan demiş ve bana sarılmış, beni öpmüştü. Çok özlemiştim ailemi, toprağımı, ve köyümü. Köyümde birkaç hafta kaldıktan sonra görevime başlama zamanı geldi ve  Kayseri Merkeze döndüm ve kalp cerrahı olarak görevime başladım. 


Yurdumun doktoru olmak, insanlarımıza hizmet vermek en büyük amacım olmuştu. İyi ki bu toprağın evladıyım diye kendimle gurur duydum. Vatanımın insanlarını çok sevdim, gelen hastalarıma her zaman iyi davrandım ve başarılı ameliyatlar yaparak kendimi geliştirdim. Kendi yurdumda olduğum için, kendi topraklarımda görevimi özgürce yaptığım için , kendi kültürüme sahip çıktığım için çok mutluydum.

 

bb

Yağmur, Salyangoz, Kelebek, Arkadaşlık, Sevgi Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Yağmur, Salyangoz, Kelebek, Arkadaşlık, Sevgi Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Buse sabah erkenden kalmış ve penceresinin camından yağan yağmuru izlemeye başlamıştı. Yağmur yavaş yavaş yağıyordu ve Buse’nin gözüne bir damla yağmur değdi. Buse  buna çok sevindi. 


Daha sonra okul formasını giydi, annesinin hazırladığı kahvaltıyı yaptı ve evden çıkarak okula gitmeye başladı. Arkadaşları; Naz, Şermin ve Yasemin ile konuşarak okula doğru yürümeye başladılar. Bu arada yağmur da yağmaya devam ediyordu.  Buse ve arkadaşları; yolda yürüdükleri sırada  yerde salyangoz vardı. Yasemin tam hayvana basacaktı ki onu Buse uyardı. Yasemin salyangoza bakıp çok iğrenç bir hayvan , sümüklü biri diye hayvandan tiksindiğini  belli etti. Buse ise onun bu davranışının yanlış olduğunu, dünyada her türlü hayvanın ekolojik dengeyi sağladığını söyledi ve hayvanları sevmeliyiz çünkü onların da canı var dedi.


 Yasemin de iyi tamam tamam bir şey demedik dedi. Daha sonra okula vardırlar. Okulun bahçesine vardıklarında çeşitli kelebekler uçmaya başlamıştı. Buse ve arkadaşları kelebeği kovalamaya başladılar ama bir tane bile yakalayamadılar. Tam yakalayacakken zil çaldı ve çocuklar da okula girdi.

bb

Kütüphane, Meraklı, Hayalperest, Anahtar, Kitap Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Kütüphane,  Meraklı, Hayalperest, Anahtar, Kitap Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Kemal kitap okumaya meraklı mı meraklı bir çocuktu.  Her gün okul çıkışı evlerine yakın olan kütüphaneye gider, orada önce ödevlerini yapar, daha sonra sevdiği, ilgisini çektiği kitapları okumaya başlardı. Kütüphanede vakit geçirmek oyun oynamaktan daha eğlenceliydi onun için. Kitap okurken hayallere dalan hayalperest bir çocuktu Kemal. Yaşı henüz sekizdi. Sekiz yaşında olmasına rağmen kitap okumaya bu kadar meraklı bir çocuğunun olması annesi Aysel Hanımı çok mutlu ederdi. 


Okuduğu kitaplardan neler anladığını annesine anlatıyor, kitapta verilmek istenen mesajları anlıyor, anahtar kelimelerin neler olduğunu çabucak bulabiliyordu. Kemal bir gün kütüphaneye doğru giderken yanından geçen arabanın içindeki adam  ona merhaba çocuk dedi. Kemal de merhaba dedi. Seni evine kadar götüreyim gel içeri dedi. Elindeki parayı da Kemal'e uzattı. Kemal çok kitap okuduğu için tanımadığı insanlara inanmaması gerektiğini biliyordu. Bunun için  hayır diyerek oradan hızla uzaklaştı ve çok yakın olan evine koşarak gitti. Olanları annesine anlattı. Daha  sonra yorgunluktan uykuya daldı. Annesi oğlunun akıllı olmasına, o adamların arabasına binmemesine çok sevindi.


 Kemal çok yorulduğu için hemen yatağına yattı ve rüya görmeye başladı. Rüyasında kendisini o adamlar kaçırmıştı. Kemal çok korkuyordu. Adamların elinden kurtulmak istiyordu ve adamlar uykuya dalınca kaçıyordu. Adamlar gizli bir hazinenin peşindeydiler ve anahtar kelimeleri de Kemal'de olduğu için Kemal'i kaçırmışlardı.  Kemal tünellere giriyor, hazinenin yerini gösteren haritayı okuyup, anahtar kelimelerden hazinenin nerede olduğunu buluyordu. Hazineyi bulup çıkış kapısına gelmiş ve adamlardan kurtuldum diye sevinmişti.


 Tam kapıdan çıkacaktı ki gündüz gördüğü adam onu belinden yakaladı ve Kemal yere düştü. Adamın elindeydi artık ve bir anda ağlamaya, bağırmaya başladı. Anahtar kelimeleri sana söylemeyeceğim, sen çocuk kaçıran bir canisin. Sen kötüsün diyordu. Adam onu kaçıracağını, hazinelere sahip olacağını söylüyordu. Kemal'i yakaladı ve arabaya koyacağı zaman Kemal bağırmaya başladı ve o sırada uyandı. Annesi yanındaydı. Kemal, kan ter içinde kalmıştı ve çok korkmuştu. Annesi rüya oğlum, korkma dedi ve onu öptü. Kemal rüya olduğu için çok sevinmiş, rahatlamıştı. Daha sonra uykusuna kaldığı yerden devam etti.

bb

Uyumak, Orman, Doğa, Pişirmek, Çanta, Macera, Ateş, Kamp, Anahtar Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Uyumak, Orman, Doğa, Pişirmek, Çanta, Macera,  Ateş, Kamp, Anahtar Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Annem akşam erken yatmamızı söyledi sabah erken kalkıp ormana gidecekmişiz. Ormanda birkaç gün çadırda kalacağız çocuklar dedi. Babam da hafta sonu olduğu için bizimle gelecekti. Abilerim, ablalarım, dedem ve büyükannem de bizimle gelecekti. Ormanda kalmak, o temiz havayı içimize çekmek bize hep iyi gelirdi. Her yıl mutlaka ormana kampa gider, hem dağ çayı, dağ çileği toplar, hem de akşama kadar dağ dağ gezerdik. Doğayı çok seviyorduk ailece. 


Ormanın güzelliği ve sakinliği bir başka huzur verirdi bana. Hemen yatağıma yattım ve sabah güneşi ile uyandım. Annem her şeyi hazırlamıştı. Kahvaltıyı orada yapacaktık. Arabaya doluşup ormana vardık. Çadırı kurduk ve çadırın yanına da bir ateş yakıp ocakta çay yaptık, tereyağlı yumurta yaptık. Ekmek, zeytin, peynir, yeşil soğanla harika bir kahvaltı yaptık. Babam ben biraz çadırın içinde uyuyacağım çocuklar dedi. Biz de tamam baba sen uyu biz de dışarıda biraz yürüyüş yaparız dedik. 


Annem o sırada ekmek de pişirdi ve sofra bezine pişen ekmekleri sardı ki sert kalmasın. Daha iki gün boyunca buradaydık ne de olsa.  Dışarıda biraz oynadık ve daha sonra spor çantamı da alıp abilerimle dağa tırmanmaya başladık. Önümüze çıkan dağ çaylarını toplayıp çantamıza koyuyorduk.  Biz ormanda çay toplamaya devam ederken arkamızdan üç tane yabancı adam geldi ve kalın orada dedi. Çok korkmuştuk. Kimdi bunlar, neyin nesiydi. Herhalde bizi kaçıracaklar diye ağlamaya başladım. 


Adamlar ne yapıyorsunuz burada siz dedi. Biz de çay topluyoruz dedik. Adamlar üzerindeki montları çıkarınca onların asker olduğunu anladık. Biz burada bugün nöbet tutuyoruz dağlarda kaçaklar varmış, ihbar aldık onun için buradayız dediler. Çok şükür korkum geçmişti, abilerim de rahatlamıştı. Hemen cebimdeki yeni anahtarlığımı çıkarıp asker abilerin içinden en çok ısındığıma verdim.. O da bana teşekkür etti ve buralardan çok uzaklaşmayın aileniz nerede dedi. Biz de onların yanından biraz uzaklaştık dedik.  


Onlar da güldüler ve hadi bakalım yeter bu kadar mavera şimdi anne ve babanızın yanına dönün. Onardan fazla uzağa da gitmeyin, dağlar, kaçakçılar ile dolu, size o kimseler zarar verebilir dediler.  Biz de geri yola düştük ve ailemizin yanına ulaştık. İki gün kamp hem yorucu hem de çok eğlenceli geçmişti. Eve varır varmaz hemen kendimi banyoya attım. Ilık bir duş ve sıcak yatak çok iyi gelmişti.

bb

Bir Kış Akşamı, Köy Evi, Kuzenler, Kedi, Portakal, Soba Kelimeleri İle İlgili Hikaye

 

Bir Kış Akşamı,  Köy Evi, Kuzenler,  Kedi, Portakal, Soba Kelimeleri İle İlgili Hikaye


Bir kış akşamı annem yine sobayı yakmış, sobanın üzerine soyduğu portakal kabuklarını bırakmıştı. Okuldan gelip eve girdiğimde sobanın üzerinde kurumaya başlayan portakal kabuklarının kokusu beni benden alıyordu. Kabuğu soyulmuş olan, dilimlenmiş portakallardan bir kaç tane hemen ağzıma atıverdim, tadı muhteşemdi.  Şeker Portakalı kitabından dolayı portakalı çok seviyordum. Evi mis gibi ferah bir koku kaplamıştı. 


Hemen sobanın yanına gidip o kokuyu daha da içime çektim ve ısınmaya başladım. Dışarısı  lapa lapa kardı. Dışarıda kuzenlerimle kar topu oynadım, kaydık ve kardan adam yaptık. Annem ellerin çok üşümüş yavrum hasta olacaksın yaklaş iyice sobaya dedi ve ayaklarımdaki ıslanmış çorapları çıkartarak hemen yeni çoraplar verdi. Benim Yumak adlı kedim ise sobanın bir kenarına uzanmış, keyif yapıyordu. Yumak’tan mutlusu yoktu. Annem önüne ciğer kavurmuş, yanına da bir kapta su koymuştu. Yarıyıl tatili olduğu için şehirden kuzenlerim de gelmişti. Onlar da babaannemlerin evinde kalıyordu. Biz köy zaten köyde oturduğumuz için kendi evimizde kalıyorduk.  Akşam oldu ve herkes yatmaya doğru giderken kapımız vuruldu. Bu saate kim olabilir ki dedi babam ve hemen kapıyı açtı. Gelen kişi yabancı biriydi. 


Ankara’ya doğru giderken bizim köyden geçiyormuş ve kar çok yağdığı için bir anda kaza yapmış ve arabasının uçuruma yuvarlandığını söylemiş ve çok korkmuştu. Zavallı adam korkudan tir tir titriyordu. Elleri de üşümüştü. Annem hemen önüne bir tas tarhana çorbası, bal, tereyağı ve köy ekmeği getirdi. Adam karnını güzelce doyurdu. Daha sonra babam babaannemlerde kalan amcamı da alıp adama yardıma gittiler. Kuzenlerim de uyanmış ve olayı merak etmişti. Biz de gidelim lütfen dede diye bağırdık. 


Dedem de tamam hadi binin arabaya dedi ve bizi de kaza yerine götürdü. Adamın arabası yerde yatıyordu. Babam, amcam ve adam arabayı kaldırdı ve  hemen polisi arayarak ondan yardım istediler. O gece adam sabaha kadar bizde kaldı ve babamla sohbet ettiler. Adama yardım etmiştik ve çok mutlu olmuştuk. Sabah olunca adam gitti ve bize de çok teşekkür etti. Bir ay sonra adam bize paketlerle hediye göndermişti. Teşekkür ediyordu ve bana da bir kitap almıştı. Kitabın içinde ise kurumuş portakal kabuğu vardı. Buna çok mutlu olmuştum. Nerden anlamıştı acaba o adam benim portakal kabuğunu ve portakalı çok sevdiğimi. Kim bilir, belki de içine doğmuştur.

bb

Aç Karnı Doyar, Gözü Doymaz Atasözü İle İlgili Hikaye

 

Aç karnı Doyar, Gözü Doymaz Atasözü İle İlgili Hikaye


Atasözünün anlamı iki şekildedir.

1. anlamı:  Bir şeyin uzun süren yokluğu açlık ve doyumsuzluk duygusuna iter insanı; bu insan hiç doymamış, aç kalacakmış gibi davranır; gözü nesnelerde kalır, o nesneleri kaybedecek sanısına kapılır.

2. anlamı: İhtiraslı kişi elindekiyle yetinmez, daha fazlasını ister. Tutkulu olduğu konuda insan doyumsuzdur, yetinmek bilmez anlamlarına gelir.

Aç karnı doyar gözü doymaz atasözü ile ilgili hikaye:


Sabah bir bağırma sesi ile uyandım. Kapı vuruluyor ve açın kapıyı diyen bir ses geliyordu dışarıdan. Babam hemen üzerini giyip kapıyı açtı ve eve gelen kişi yine her zaman ki gibi Halamdı. Halam dememe bakmayın, kendisini hiç sevmem. Çünkü  kendisi tam bir açgözlüdür, mala ve mülke doymayan, gözünü hırs kapmış, yetinmeyi bilmeyen bir insandır. Babam yine ne oldu Döne, ne diye geldin diye sordu. Burası babamın evi değil mi, bugün kahvaltıyı burada yapacağım, babamdan kalan mirasımı da bir an önce verin diye argo şekilde kelimeler konuşmaya başladı.

 

 Babam bu nezaketsizliğe daha fazla dayanamadı ve o hafta ona düşen miras ne kadarsa verdi ve gözün doysun al da malını dedi. Daha sonra babaannem ben nasıl bir evlat yetiştirmişim, vah ki bana vah dedi. Aç karnı doyar gözü doymaz diye benim  kızım gibilere denirmiş diyerek kendi kendine sitem etti ve çok üzüldü. Üzülme babaannem  aç gözlülerin gözünü ancak kara toprak doyurur dedi ablam ve daha sonra herkes gün içindeki işine devam etti.

bb

Sağ Elin Verdiğini Sol El Görmesin Sözü İle İlgili Hikaye

 

Sağ Elin Verdiğini Sol El Görmesin Sözü İle İlgili Hikaye

 

Hava bugün yağmurluydu. Yağmurun arkasından kar geleceği belliydi ve akşama doğru da kar yağmaya başladı. Okuldan gelir gelmez montumu çıkarıp  askıya astım. Annem  mutfakta beni karşıladı ve yanaklarımdan öptükten sonra hoş geldin  Metehan oğlum dedi, hoş bulduk anne dedim. Anneciğim mutfaktaki bu mis kokular ne, ne hazırladın bugün dedim. Börek yaptım, tatlı yaptım, sarma ve dolma yaptım, bir tane de köy tavuğu pişirdim onun suyuyla da pilav yaptım dedi. E ne bekliyoruz o zaman anneciğim hadi yemekleri yiyelim bir an önce dedim Annem de bu yemekleri sadece bizim için değil mahalledeki yaşlı amcamız Hüseyin Amca için de yaptığını söyledi.

 

Hüseyin Amca çocukları tarafından terk edilmiş, yemek yapmayı bilmeyen, hasta ve zavallı biriydi. Meğerse annem ona her gün yemek yapıyormuş ama bunu bize hiç söylemiyormuş. Sakın ola oğlum mahalledeki komşulara da söyleme, Hüseyin Bey Amca çok üzülür dedi, sağ elin verdiğini sol el bile bilmemeli diyerek beni uyardı ve birlikte yemekleri de alıp Hüseyin Amcanın evine gittik. Eve vardığımızda amca hasta olmuştu. Ha bire öksürüyordu. Annem hemen ona bir ıhlamur kaynattı ve içirdi. Daha sonra getirdiğimiz yemekleri hep birlikte oturup yedik ve Hüseyin Amcaya aile sıcaklığını da hissettirmiş olduk. Hüseyin Amca hayatını kaybedene kadar annem ona yemek yapmaya devam etti ve bunu da benden başka kimse bilmedi.

 Çünkü benim annem asil bir kadındı ve insan olmak için gösteriş yapmaya gerek olmadığını biliyordu. Meğer annem daha kimlere kimlere yardım etmiş de bunu bizden bile saklamıştı. İyi insan olmak böyle bir şey olsa gerekti. Komşular da annemin yaptığı iyiliklerden haberdar olmuşlar ama annem iyiliğinin bilinmesini istemediği için anneme söylememişler ama annem gibi bir komşuya sahip oldukları için onlar da çok mutlu oluyorlardı.

bb

Başarı İle İlgili Hikaye

 

Başarı İle İlgili Hikaye


Şule henüz küçük yaşlarda karşılaşmıştı hayatın zorlukları ile. Babası  o küçükken yaşamını kaybettiği için Şule annesi Meryem Hanım ile kalıyor ve annesinden başka bir kimsesi olmadığı için sadece ona dayanıyor, ona sığınıyordu. Annesinin belli bir işi olmadığı için geçim sıkıntısı yaşıyorlar ama kimseden beş kuruş da almadan zor da olsa kendi kendilerine geçinebiliyorlardı. Annesi gündelikçiydi  ve kızı için her türlü zorluğa dayanıyor, sabrediyordu.


 Şule annesinin bu halini gördükçe üzülüyor ve derslerine daha çok çalışıyor, durmadan kitap okuyor ve  derslerinde de başarılı oluyordu. Aradan yıllar geçti ve anne ve kız birbirine her zor anında destek oldu. Şule okuyup başarılı bir çocuk doktoru oldu. Nerede yoksul bir çocuk gördüyse ona maddi olarak yardım etti. Başarılı bir doktor olmuştu.  Aileler ona çocukları için randevu alıyordu. Çünkü o hem iyi , hem merhametli hem de başarışı bir doktor olmuştu.


 Annesine ev aldı Şule. Daha sonra kendine de araba alarak daha mutlu bir yaşam sürmeye devam ettiler. Adından söz ettirmeyi başaran doktor Şule dünyada da tanınan bir doktor olmuştu. Tüm bunların nedeni çocukken yaşadığı zorluklardı ama o zorluklara göğüs germiş ve bugün dünyada tanınan başarılı bir doktor olmuştu.

bb

Fedakarlık İle İlgili Hikaye

 

Fedakarlık İle İlgili Hikaye


 Bugün sabah kalktığımda hava çok soğuktu ve kahvaltımı yapıp çayımı yudumlarken televizyonda bir fedakarlık örneği ile ilgili haber vardı. O haberi izlerken benim de  fedakarlık ile ilgili yıllar önce bir anım aklıma gelmişti. Hatırladığım kadarı ile yaşadıklarım şunlardı. Yine bir sabah arkadaşlarımla okul yoluna doğru yürüyorduk. Bir yandan kar yağıyor, bir yandan da havada soğuk ve buz gibi rüzgar esiyordu. Okulumuza bu yıl yeni bir öğretmen gelmişti. Adı da Hatice Öğretmendi. Biz Doğu Anadolu’nun ücra bir köşesinde, şirin mi şirin bir köy okulunda  okuyan çocuklardık. Yaşadığımız şehir kış mevsimi geldiği zaman çok soğuk olurdu ve henüz okulumuza da doğalgaz  falan da gelmemişti. Yani soba ile yanıyordu okulumuzun sınıfları. Sınıfa girmiştik ve Hatice Öğretmen sınıfa bizden önce girmiş ve eli yüzü is içinde kalmıştı.


 Kömür izi öğretmenizin yüzü ve kıyafetlerini karartmıştı ama biz bunu kir izi olarak değil çalışma izi olarak görmüştük ve o gün bir öğretmenin nasıl bu kadar fedakar olabileceğini düşünüp duygulanmıştım. O güzelim yüzü is içinde kalmış, o bukle  bukle saçları hafif dağılmış ama gözündeki öğretmen duruşu ve sevgisi hiç azalmamıştı. Yüreği kıpır kıpır eden sevgi dolu, fedakar bir öğretmendi bizim Hatice Öğretmenimiz. Öğretmenimiz sobayı yakmış, sınıfları temizlemiş ve hatta kendi evinden güzel kokulu deterjanlar ile sınıfı tertemiz yapmış ve daha sonra dersine başlamıştı .Ders başladığı sırada kapı vuruldu ve geç kalan bir arkadaşımız vardı. Arkadaşımızın adı da Melek’ti. Melek annesine baktığı için her gün okula geç kalıyor, babasını kaybettiği için de evin tüm sorumlulukları ile o ilgileniyordu. Öğretmenimiz onun bu durumunu öğrendiği zaman gözleri dolmuş, Melek’e sarılmış ve bir gün Melek sınıfta yokken onun ailesi ile ilgili neler yapabiliriz diye bir konuşma geçmişti sınıfta.


 Her çocuk ailesi ile görüşecek ve Melek'in annesi için bir hizmetli tutulacak ve böylece Melek de derslerinden geri kalmayacaktı. O hizmetlinin parasının yarısını öğretmenimiz karşılayacak, diğer yarısını ise bizim velilerimiz karşılayacaktı. Biz de bu durumu ailelerimize bildirdik ve onlarla da memnuniyetle kabul ettiler. O günden sonra Melek okula geç kalmadı ve derslerindeki başarısı da her geçen gün daha çok arttı. Öğretmenimizin gösterdiği fedakar  ve örnek davranışlar günden güne hepimizi daha iyi insan yapıyordu. Bugün ben de bir köy öğretmeniyim ve çocuklarım için elimden elen her türlü özveriyi göstermeye çalışıyorum. Çünkü öğretmenlik fedakarlık demek, kendi zevklerinden yeri geldiği zaman öğrencilerin için vazgeçebilmek demekti.

bb

Cumhuriyet'in 100. Yılı İle İlgili Hikaye Örneği

Cumhuriyet'in 100. Yılı İle İlgili Hikaye Örneği


Bugün cumhuriyetin ilanının üzerinden tam 100 yıl geçmiş. Bir başka doğmuştu bugün güneş, bir başka esmişti sabahın o ılık rüzgarı. Doğa bile anlamıştı bugün cumhuriyetin, o koca çınarın 100 yaşına girdiğini. Nasıl bir mutluydum, nasıl bir coşkuyla  doluydum size anlatmak tarifsiz olur. Bunu yaşamak, bunu hissetmek gerekir. 100 yaşına girdin bugün cumhuriyetimiz. Halk egemen oldu artık, halk seçti istediği yöneticileri ve nice emekler sonucunda gelindi bu yıllara. Üzerimi  giyinip meydana koştum. Herkesin elinde Türk bayrakları,  kimilerinin üzerinde Mustafa Kemal tişörtleri, kimilerinin üzerinde Mehmetçik kıyafetleri…

 

Çocuğundan gencine, yetişkininden yaşlısına, meydanlar hınca hınç dolmuştu. Bugün özel bir doğum günüydü belli ki. Koca çınarımız 100 yaşına girmiş de biz de onu kutlayacakmışız. Nasıl güzel bir onur  nasıl güzel bir gurur bu. Mustafa Kemal’i düşündüm yolda. Neler çekmişti ülkemizi bugünlere getirmek için, ne zorluklara göğüs germişti de şikayet etmemişti. Şikayet etmek yerine çözüm yolları aramıştı ve bulmuştu da sonunda. Vardım meydana. Herkesin gözünde mutluluk, yüzünde tebessüm. Kadınlar haykırıyor. Sen yaşa Mustafa Kemal, sen var ol Cumhuriyet diye. Hemen koştum ben de bağırdım ve kalabalığın o tatlı seslerine uydum ve var ol cumhuriyet dedim. Duygulandım, sevindim, ağladım ama en sonunda dik durdum ve bayrağımızı selamladım.


 Hep birlikte Ata’ya saygı duruşunda bulunuldu. Daha sonra milli marşımız okundu, şiirler okundu, türküler söylendi, gösteriler yapıldı. 100 yaşındasın koca çınar. 100 yıllık bir mazin var artık. Sen bize Mustafa Kemal Atatürk’ün armağanısın. Seni koruyacağız her daim dedim içimden. Meydanda komşumuz Hulusi Amca ve eşi Sahre Teyzeyi de gördüm. Ağlıyorlardı. Bu mutluluk ağlamasıydı. Hemen gittim sarıldım ve birlikte ağlayıp birlikte güldük. Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını andık ve onlara dualar ettik. Daha sonra hep birlikte cumhuriyet ile ilgili şu şiir okundu:


Bayrağımız çekilmiştir göğe,
Bir daha inmeyecektir yere,
Biz verirsek el ele,
Muhtaç olmayız namerde.


Atatürk'ün armağanı bu vatan,
İzinden yürürüz hep Ata'm.
Düşmandı yurdumuzdan kaçan,
Cumhuriyetle şenlendi vatan.


Ata'mın aziz kılıcı,
Kesti bitirdi savaşı,
Getirdi büyük barışı,
Cumhuriyettir tek kurtarıcı.


Sonra dağıldı kalabalık ve gitti herkes evine, işine. Ben de yoruldum ve eve gidip tatlı bir uykuya daldım. Rüyamda Mehmetçiklerimizi gördüm. Onlara sarıldım ve onlar da beni öptüler. Cumhuriyete sahip çık çocuğum dediler. Uyandım ki gözümden bir damla yaş gelmişti. Sen daim ol Cumhuriyet sen var ol Türkiye Cumhuriyeti…

bb

Memleket, Gurbet, Tren, Müdür, Kayıp Cüzdan ve Yaşlı Adam Kelimelerinin İçide Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

 Memleket, Gurbet,  Tren, Müdür, Kayıp Cüzdan ve Yaşlı Adam Kelimelerinin İçinde Geçtiği Bir Hikaye Yazınız.

 

Bülent Bey dört yıl doğuda görev yaptıktan sonra, oradaki öğrencilere elinden gelen her türlü fedakarlığı yaptıktan sonra şimdi başka bir memlekete gidiyordu. Yeni okul, yeni öğretmenler, yeni iş arkadaşları ve yeni veliler. Nitelikli bir öğretmendi . Okul müdürü olan Bülent Bey’in tayini Trabzon'a çıkmıştı. Her gittiği yeri gurbet olarak benimsemişti Bülent Bey. Arkasında gözü yaşlı çocuklar, iş arkadaşları ve veliler bırakmıştı. Çünkü çok iyi yürekli bir okul müdürüydü. Kimin ona gereksinimi olsa hemen elinden geleni yapar yardımını asla esirgemezdi. 


Yeni gideceği yere gitmeden önce yıllık izninden alıp önce anne ve babasının elini bir öpmeli ondan sonra Trabzon’a gitmeliydi. Doğudan bindiği trenle Sivas’ta indi ve ananasına ve babasına kavuştu. Babası onu sevinçle karşılamıştı. Yaşlı adam oğlunu görünce ne yapacağını şaşırmış ve  benim kıymetli oğlum, vatansever oğlum diye onu bağrına basmıştı. Anası ise ona börekler, çörekler yapmıştı. Bir hafta Sivas’ta kaldıktan sonra Trabzon'a gitti. Orada yeni görevine başladı ve oranın marketinden okuldaki çocuklara bir şeyler alayım diye elini cebine attı ama cüzdanı yoktu. Kaybolmuştu. Hemen yerlere baktı ama bulamadı. İçinde kredi kartları, kimliği, ehliyeti vb vardı. Şimdi bunlarla uğraşmak epey zamanını alacaktı. Canı sıkılmıştı.


 Kiraladığı eve doğru giderken sarı saçlı mavi gözlü 8 yaşlarında bir oğlan çocuğu amca bakar mısınız şurada bir cüzdan buldum bu kimin olabilir diye sordu. Bülent Bey cüzdanını görünce çocuğa sarıldı ve kendisinin olduğunu söyledi. Daha sonra çocuğa bakkaldan çekirdek ve kek aldı. Böylece cüzdanı da bulunmuş oldu. Yeni okulda görevine başladı ve mutlu bir şekilde görevini yapmaya devam etti Bülent Bey.

bb