Kitap Özetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Özetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

On Küçük Zenci ( Agatha Christie ) Kitabının Özeti

 

On Küçük Zenci ( Agatha Christie ) Kitabının Özeti


Kitabın Adı : On Küçük Zenci
Kitabın Yazarı : Agatha Christie
Kitabın Özeti :

1938 yɩlɩ  Birbirleri hakkɩnda hiç bilgileri olmayan on kişiye, arkadaşlarɩ, akrabalarɩ, meslektaşlarɩ vs. tarafɩndan tatillerini Zenci Adasɩ’nda yapmalarɩ için mektupla davet gelir. Bu on kişi adaya doğru yola çɩkar  ve yolda birbirlerini tanɩmaya başlarlar. Misafirler adaya geldiklerinde adanɩn sahibi Bay ve Bayan O’Nyme ’nin hizmetçileri tarafɩndan karşɩlanɩp malikaneye yerleştirilirler. Fakat misafirlerin her biri tesadüf olmayan esrarengiz bir şekilde orada bulunduklarɩnɩ kɩsa bir zamanda anlayacaktɩr.

Konuklar odalarɩna yerleştiklerinde her birinin duvarɩnda On Küçük Zenci ile ilgili olarak çocuk şarkɩsɩna benzeyen bir yazɩ bulunmaktadɩr :

“On küçük zenci yemek yemeğe gittiler. İçlerinden biri boğuldu ve geriye dokuzu kaldɩ. Dokuz küçük zenci gece geç saatlere kadar uyanɩk kaldɩ. İçlerinden biri uykudan uyanmayɩ unuttu ve geriye sekizi kaldɩ.….“ biçiminde bir yazɩ devam eder.

Saat sekizde yemek salonuna gelen konuklar masanɩn üzerinde on adet küçük zenci heykeliyle karşɩ karşɩya gelirler ve hepsi odalarɩndaki yazɩdan söz eder , herkesin odasɩnda yazɩ bulunmasɩ çok tuhaflarɩna gider ve o esnada arka fondan bir insan sesi duyulur . Bu ses gramofondan duyulmaktadɩr . Gramofondaki ses odada olan on kişinin geçmişte vardɩklarɩ kararlarla birilerinin ölümüne sebep olduklarɩnɩ tek tek söyler:

1.Doktor Edward Georges Armstrong, 14 Mart 1925’te Louise Mary Gless’in ölümüne neden oldunuz.
2.General John Gordon Mac Arthur, 04 Ocak 1917 günü, karɩnɩzɩn sevgilisi Arthur Richomd’u soğukkanlɩlɩkla ölüme gönderdiniz .
3.William Henry Blore, 10 Ekim 1928 günü James Stefen Landor’un ölümüne neden oldunuz.
4.5.Thomas Rogers ve Mary Rogers siz, 6 Mayɩs 1929’da Jennifer Brady’i ölmesi için  ettiniz.
6.Teğmen Philip Lombard,siz Doğu Afrika’da bir kabileden yirmi bir kişiyi ölüme ittiniz .
7.Vera Elisabeth Claythorne, 11 Ağustos 1932’de siz Cyril Oglive Hamilton’u öldürdünüz.
8.Anthony James Marston, geçen yɩl 14 Kasɩm’da (1937) siz John ve Lucy Combes’u öldürdünüz.
9.Emily Caroline Brent, 5 Kasɩm 1931’de siz Beatrice Taylor’un ölümünden mesul tutuldunuz.
10. Yargɩç Lawrence Wargrave, 10 Haziran 1930 günü, Edwaed Seton’u ölüme ittiniz .


Ve suçlularɩn kendilerini savunacak bir şeylerinin olup olmadɩğɩnɩ sorar.

Odadaki on kişinin geçmişteki ölümler hakkɩnda kendilerince türlü bahaneleri bulunmakta ve kendilerini masum görmektedirler. Kimse ölümüne yol açtɩklarɩ kişilerin sorumluluğunu kabullenmemekte ve kesinlikle kendilerinde en küçük suç bulunmadɩğɩnɩ belirtmektedirler .

Her biri panik yaşar ve aralarɩnda tartɩşmaya girişirler . Hatta malikane hizmetçisi Mary Rogers bu suçlama nedeniyle fenalaşɩr, onu odasɩna götürürler . Tam o esnasında içkisinden bir yudum alan Tony MARTSON yere yɩğɩlɩr, bardağɩna baktɩklarɩnda bardağɩn dibinde siyanür bulurlar.

On küçük zenci yemek yemeğe gittiler. İçlerinden biri boğuldu ve geriye dokuzu kaldɩ.

Odadaki herkes aralarından birinin ölmesi sebebiyle gerginleşir ve masaya baktɩklarɩnda zenci heykellerinin dokuz tane kaldɩğɩnɩ fark ederler.

Hizmetli Bay Rogers’in malikane sahibinin kim olduğunu sorarlar, Hizmetli Bay O’Nyme’i hiç görmediğini, eşiyle beraber bir ajans tarafɩndan işe alɩndɩklarɩnɩ söyler, kendisine gelen mektubu incelediklerinde altɩndaki imzanɩn A.N.O.‘Nyme yani ANONİM imzalɩ olduğunu fark ederler . Buradaki her şeyin bir oyun olduğunu anladıkları zaman herkesin sinirleri daha bir gerginleşir.

-Doktor Edward Georges Armstrong, çok fazla anımsamadığı bir ameliyat esnasında Louise Mary Gless isimli bir hastanɩn kurtarɩlamadɩğɩnɩ anlatɩr. İşin aslı  ise Doktor, alkollü olmasɩna rağmen ameliyata girmiş ve hastanɩn ölmesine sebep olmuştur.
-General John Gordon Mac Arthur, 04 Ocak 1917 günü Arthur Richomd’un savaş esnasında öldüğünü bundan normal ne olabileceğini, eşine de iftira atɩldɩğɩnɩ söyler. Ancak eşinin sevgilisi Arthur Richomd’u soğukkanlɩlɩkla, bilerek kesinlikle sağ çɩkamayacağɩ savaşta ölüme gönderdiğini içten içe bilir.
-William Henry Blore, rütbeli bir polis olduğu esnada bir banka soygunu olduğunu ve bir bekçinin katledildiğini , şahitliğiyle James Stefen Landor’un mahkum olup, hapishanede öldüğünü ve kendisinin adamɩn ölümüyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını , hiç de pişmanlɩk hissetmediğini anlatɩr.
-Thomas Rogers ve Mary Rogers, hizmetinde bulundukları yaşlɩ Bayan Brady’nin fɩrtɩnalɩ bir gecede (6 Mayɩs 1929) hastalandɩğɩnɩ, telefonun kesilmiş olduğundan yürüyerek doktor çağɩrmaya gittiklerini fakat doktorla geldiklerinde artɩk çok geç kalındığını ve yaşlɩ kadɩnɩ yitirdiklerini anlatɩrlar. İşin aslı ise Thomas Rogers ve Mary Rogers hastalanan yaşlɩ kadɩnɩ ölüme itip yüklü mirasɩna konmuş olmalarɩdɩr.
-Teğmen Philip Lombard, Doğu Afrika’da bir kabileyle çalɩlɩklar arasɩnda kaybolduğunu, onlara (yirmi bir kişi) hiçbir şey bɩrakmadan bütün gıda maddelerini yanɩna alɩp onlarɩ orada terk ettiğini, şerefli bir şey olmadɩğɩnɩ ancak bu insanlar için ölmenin kolay kabullenildiğini ve onlarɩ ölüme terk ettiğini itiraf eder.
-Vera Elisabeth Claythorne, Cyril Oglive Hamilton’un bakɩcɩsɩ olduğunu ve ele avuca sɩğmayan çocuğun deniz kenarɩnda oyun oynarken gözünden kaybolarak 11 Ağustos 1932’de denizde boğulduğunu söyler . Bu olayda kendisinin bir hatası olmadɩğɩnɩ söyler. Ɩşin doğrusu ise Vera çocuğun üvey ağabeyine aşɩktɩr. Üvey ağabeye miras kalamadɩğɩ için evlenememektedirler. Vera çocuğun ölümüne imkan hazɩrlamɩş ve mirasɩn onlara kalarak mutlu yaşayacaklarɩnɩ düşünmüştür. Oysaki sevdiği adam çocuk boğulduktan sonra onu terk etmiştir.
-Anthony James Marston, 14 Kasɩm 1937 tarihinde Cabridge yakɩnlarɩnda John ve Lucy Combes isimli iki çocuğu aşɩrɩ sürat yaptɩğɩ için arabasɩyla ezip öldürdüğünü hatɩrlar ve suçun  kendisinde olmadɩğɩnɩ, arabalarɩn süretli gitmek için yapɩldɩğɩnɩ söyler.
-Emily Caroline Brent, yanɩnda çalıştırdığı Beatrice Taylor’un hamile olduğunu öğrendiğinde kɩzɩ işten atmış ve umutsuzluğa kapɩlan hizmetçinin kendini nehre atarak intihar ettiğini, onu öldürenin kendi günahɩ olduğunu, kɩzɩn ölümünden kendisinin mesul tutulamayacağını Vera Elisabeth Claythorne’e söyler .
-Yargɩç Lawrence Wargrave, yargɩç olduğu zamanlarda aşağɩlɩk bir katile ölüm cezasɩ verilmesi için jüriyi ikna ettiğini ve 10 Haziran 1930 günü, Edwaed Seton’u idam ettirdiğini itiraf eder, bu kararɩndan da asla pişman olmadɩğɩnɩ adaletin yerini bulduğunu söyler. 


Gece geç saate kadar uyumayan misafirler ertesi gün sabah erzak getirecek tekneye bineceklerinin planɩnɩ kurarak odalarɩna çekilir. Herkes odasɩnɩn kapɩsɩnɩ kilitler. Her biri yataklarɩnda kabus görür çünkü unutmaya uğraştıklarɩ, o zavallɩ insanlarɩn ölümlerine sebep oldukları durumu tekrar hatɩrlamɩşlar ve bu durum, sözüm ona kabul etmeseler de vicdanlarɩnɩ sızlatmıştı .

Misafirlerin yatmalarɩndan birkaç saat sonra Bay Rogers, Doktor Armstrong’un kapɩsɩna gider ve karɩsɩnɩ uyandɩramadɩğɩnɩ söyler. Doktor hizmetçi kadɩnɩ kontrol ettiğinde onun ölmüş olduğunu anlar ve ‘Dokuz küçük zenci gece geç saatlere kadar uyanɩk kaldɩ. İçlerinden biri uykudan uyanmayɩ unuttu ve geriye sekizi kaldɩ.‘ Kadɩnɩn da zehirlenerek öldürüldüğünü anlarlar. On küçük zenci rondunun kɩtalarɩnɩn ritmine uygun bir şekilde davetlilerin sayɩsɩ azalmaya başlamɩştɩr. Kimsenin gözünün yaşɩna bakmadan, acɩmasɩzca malikanede ölümler gerçekleşir ve herkes birbirinden kuşkulanmaktadır . İçlerinden biri konukları çok iyi tanɩyor ve tanɩdɩklarɩnɩ kullanarak Zenci Adasɩna geçmişteki yaptɩklarɩnɩn bedelini ödetmek için planlɩ bir şekilde getirtmiştir.

Sabah olduğunda misafirler teknenin gelmesini beklerler ancak tekne Zenci Adasɩna gelmez. Bu arada masanɩn üstündeki zenci heykellerinin de sekiz adet kaldɩğɩnɩ fark ederler.

Yemek servisi yapɩlacağɩ sɩrada General Mac Arthur’un etrafta görünmediğini fark ederler, onu aramaya başladɩklarɩnda da cesediyle karşɩlaşɩrlar.

Sekiz küçük zenci Devon’da gezintiye çɩktɩlar. İçlerinden biri oradan ayrɩlmadɩ ve geriye yedisi kaldɩ. 

Bu arada masanɩn üstünde de yedi adet heykel kalmɩştɩr.

Artɩk herkes birbirinin üzerine iftira atɩp tartɩşmaya başlamɩştɩr. Ölüm korkusu herkesin çɩldɩrmɩşçasɩna hareket etmesine neden olmaktadɩr.

Akşam olmuştur dɩşarɩda çok şiddetli fɩrtɩna vardɩr. Ortalɩkta görünmeyen Rogers’in nerede olduğunu merak ederler ve aramaya koyulurlar . Rogers’in kanlar içindeki bedeniyle karşɩlaşɩrlar, kilerde yerde oturmuş kafasɩndan kanlar akmakta ortada da bir balta bulunmaktadɩr.

Yedi küçük zenci ormana odun kɩrmaya gittiler. İçlerinden biri kendisini ortadan ikiye biçti ve geriye altɩsɩ kaldɩ. 







Biraz tartɩşmak için yarɩm saat sonra salonda buluşmaya karar verirler. Salona geldiklerinde Emily Caroline Brent’in sandalyede oturur durumda cansɩz bedeniyle karşɩlaşɩrlar. Masanɩn üzerinde ölmüş bir yaban arɩsɩ vardɩr ve kadɩnɩn boynunda da iğne sokmasɩ izi vardɩr. Doktor yanɩnda bulundurduğu çantasɩnɩn içine bakar ve şɩrɩngasɩnɩn yerinde olmadɩğɩnɩ görürler. İçlerinden biri Emily’e şɩrɩngayla zehir enjekte etmiştir.


Altɩ küçük zenci arɩ kovanɩyla oynadɩlar. İçlerinden birini yaban arɩsɩ soktu ve geriye beşi kaldɩ. 

Vera migreni olduğunu biraz uyumak istediğini söyler, odasɩna girdiğinde odasɩnɩn yosunlarla kaplanmɩş olduğunu ve Yargɩç Lawrence Wargrave’ni başɩnda bir yün ve perdeden bir pelerin giydirilmiş halde odasɩnda ölü bulurlar.

Beş küçük zenci hukuk tahsili yaptɩlar. İçlerinden biri avukat oldu ve geriye dördü kaldɩ. 

Armstrong ortalarda yoktur geriye kalan üç kişi onu aramaya koyulur . Herkes çok tedirgin ve korkuyordur. Malikanenin içine girmek istemezler ancak  William Henry Blore açlɩğa dayanamaz ve yemek yemek için malikaneye girer. Malikaneye girmesinin ardɩndan içeriden sesler  duyulur ve baktɩklarɩnda ayɩ heykeli ile Blore’un kafasɩna vurularak öldürülmüş olduğunu görürler. 



Üç küçük zenci hayvanat bahçesine gittiler. İçlerinden birini ayɩ ezdi geriye ikisi kaldɩ. 

Adada iki kişi kalmɩşlardɩr ve Armstrong hala görünürde yoktur. O sɩrada Teğmen Philip Lombard kɩyɩya vuran bir cismi fark eder. Bu Armstrong’un kɩyɩya vurmuş cesedidir.

Vera iyice çɩldɩrɩr ve o heyecanla Teğmenin belindeki silahɩnɩ kapar, artɩk dayanamadɩğɩnɩ her şeyi bildiğini söyleyip Teğmene ateş eder ve onu öldürür. 


Ɩki küçük zenci güneş altɩnda oturdular. İçlerinden biri güneşte kavruldu geriye biri kaldɩ. 

Vera psikolojik olarak çökmüştür. Malikaneye girer ve masanɩn üzerinde duran zenci heykellerini yere atɩp kɩrar. Aklɩ başɩnda değildir devamlı küçük çocuğun boğulmasɩ için kumsaldaki diyaloglarɩ kafasɩndan geçer. Odasɩna gider. Odada tavana bağlanmɩş ip vardɩr, sinirli oluşu, ortamɩn ipnotik gücü ve geçmişte işlediği suçtan ötürü duyduğu pişmanlɩkla ipin altɩna sandalyeyi koyar, ipi boynundan geçirir sevdiği adamɩn ihanetini kaldɩramaz ve sandalyeyi ayağɩyla iterek kendini asar.

İşin ilginci malikanedeki herkes ölmüştür.

Çok sürükleyici ve çok güzel bir kitap olan On Küçük Zenci polisiye tarzɩnɩ sevenlerin asla atlamamasɩ gereken bir eserdir.

bb

Şeker Portakalı (Jose Mauro De Vasconcelos ) Romanının Özeti

 

Şeker Portakalı (Jose Mauro De Vasconcelos ) Romanının Özeti


Kitabın Adı : Şeker Portakalı
Kitabın Yazarı : Jose Mauro De Vasconcelos
Kitabın Özeti :
Şeker Portakalı Zeze adında 5 yaşındaki bir çocuğun acıklı öyküsünü anlatıyor . Çok yoksul bir ailenin çocuklarından biri olan ve 5 yaşında olmasına karşın hayal gücü ve zekası çok ileri düzeyde olan Zeze çok haylaz bir çocuktur ve bu sebeple mahalle içerisinde şeytan olarak tanınmakta ve adlandırılmaktadır .

Çok meraklı oluşu sayesinde çevresindeki her şeyi keşfetmek isteyen bu çocuğun  diğer enteresan özelliği ise okumayı çok erken öğrenmesidir . Bu nedenle öğretmeni tarafından sevilen ve Zeze’nin şeytana inanan tek öğretmeni kendisi gibi sarışın olan ablasıdır .

Zeze’nin babasının bir işi yoktur ve aile bu yüzden büyük yoksulluk çeker . Taşınmak mecburiyetinde kalırlar ve bu Zeze’ye acı verir . Bu acısını dindirmek için de Zeze’den bir şeker portakalı fidanlarının içinden birisini seçmesini isterler . Zeze’ de bir tane fidan seçer ve kendine ait bir ağacı olduğundan ona ilgi gösterir . Ancak bu şeker portakalı fidanının diğer bir özelliği daha bulunmaktadır . Bu şeker portakalı fidanı Zeze ile konuşmaktadır . İkili bu sayede çok iyi dost olur ve Zeze tüm gün yaşadıklarını , yaptıklarını şeker portakalı fidanına anlatmaya başlar .

Yeni yıl gelmek üzere olduğunda Zeze de her çocuk gibi hediye bekler. Ancak ailesi çok yoksul olduğu için pek ümidi yoktur. Buna rağmen ayakkabılarını kapının girişine koyar ve odasında beklemeye başlar. Adet olarak babası kapının önüne hediye koyması gerekir ve Zeze merakına dayanamayarak hediye var mı diye kapıyı açar. Tahmin ettiği gibi hediye yoktur ancak  karşısında babası yaşlı gözler ile ona bakar. O an babasının üzüntüsünü hisseder ancak artık çok geçtir. Yaptığı bu davranışı ile babasını çok kederlendirmiştir ve bunu telafi etmek için babasına hediye almaya karar verir. Bunun için de ayakkabı boyama kutusu alır ve yollara çıkar . İşler istediği gibi gitmez fakat yine de bir şekilde hediye için gerekli parayı denkleştirmeyi başarır . Hediyeyi alıp babasına götürdüğünde artık ondan sevinçlisi yoktur. Onun içinde hem bir şeytan hem de bir melek bulunmaktadır .

Bir taraftan herkes haylazlıkları yüzünden ona bela okurken diğer yandan öğretmeninin masasındaki vazo boş durmasın, öğretmeni üzgün olmasın diye uğraşan bir çocuktur Zeze. En büyük düşlerinden bir tanesi ise yarasa gibi kasabanın en güzel arabası olan Portekizlinin arabasının arkasına tutunarak rüzgarı hissetmektedir. Bir gün tüm cesareti ile bunu dener. Ancak denemesi ile başarılı olamaması  ve Portekizliden dayak yemesi aynı anda olur. O gün büyüdüğü zaman Portekizliyi öldürmek için yemin  eder.

O günden sonra günlerini artık Portekizliden gizlenerek geçirir ve Portekizli ona pek fazla huzur vermez . Arabası ile artistlik yapması Zeze’yi daha da öfkelendirir fakat elinden bir şey gelmez . Bir gün haylazlık ederken kendini keser ve bunu dayak yememek için ailesinden saklar . Okula topallayarak giderken Portekizli bunu görür ve onu arabasına alır . Okula gitmeden öncü onu bir eczaneye götürür ve yarası için ilaç alır . Sonrasında bir pastanede limonata ve pasta ısmarlar . Portekizlinin iyi biri olduğunu anlayan Zeze onunla iyi geçinmeye karar verir . Daha sonraki günlerini de devamlı Portekizli ve arabası ile geçirir . Portekizli ile öyle iyi anlaşmaya ve çokça vakit geçirmeye başlamıştır ki artık onu babası gibi görmeye başlar . Hayatında sevdiği tek insan Portekizli olmuştur.

Zeze haylazlıklarına devam eder ve ailesi de onu devamlı döver. Artık Zeze’yi dövmek alışıla gelmiş bir durum olur . Ancak zamanla dayağın dozu aşılır ve ablası ile babası Zeze’yi çok fena  döver. Öyle ki Zeze dışarı Bile çıkamaz duruma gelir . Bir manada artık ölmek istemektedir ve bunun için tek yol olarak da trenin önüne kendini atmayı düşünür . O bu planı tasarlarken kötü haber gelir . Portekizli arabasındayken tren arabaya çarpmıştır. Araba parçalanmıştır ve Portekizli hayatını kaybetmiştir . Yaşamındaki en sevdiği kişiyi yitirmek Zeze’yi yaşayan bir ölüden farksız yapar . Tam o esnada şeker portakalının yol açma çalışmaları için kesileceği söylentisi de dolaşmaya başlar . Tüm aile Zeze’nin bu nedenle bunalıma girdiğini düşünmeye başlar . Zeze o kadar kötü bir duruma gelir ki tüm kasaba haline üzülür ve bir zamanlar şeytan diye çağırdıkları Zeze’yi ziyarete gelirler. Ancak  hiçbir şey Zeze’yi eski haline döndüremez . Yalnızca en iyi arkadaşı olan şeker portakalı fidanı ile konuşur. Ancak onun da ömrü artık sınırlıdır. Zeze bir biçimde yaşamına devam etmek mecburiyetindedir .





Kitap ve Yazarı Hakkında Bilgi


Jose Mauro De Vasconcelos yazın dünyasının en farklı yazarlarından biri. Sebebi ise yazarlık yeteneğini uzun seneler keşfedememesi ve yaşamın onu bir çok birbirinden ilgisiz işlere sürüklemesi ve yaşadıkları ile içinde beslediği hikayesini yazmaya karar vererek edebiyat dünyasında yeri alması.


Yaşamında birçok değişik işte çalışan ve içinde kendine göre bir hikaye geliştiren yazar en nihayetinde bunu kağıda aktarmaya karar verir ve 12 gün gibi çok kısa bir zamanda kitabını bitirir. Bu kitabı neticesinde de en çok satanlar listesine giren yazar bir anda kendini farklı bir alemde bulur. İşte bu kitabın adı Şeker Portakalı.

Aydın Emeç tarafından Türkçeye çevrilen bu kıymetli romanda fakir  bir ailenin çocuğu olan bir çocuğun yüzmeye daha yeni başladığında gelecekte yüzme şampiyonu olma düşünü kurmasını ve bu düşünü gerçekleştirmek için ilerlerken yaşamın ona ne biçim oyunlar oynadığını ve onu nasıl değişik yerlere sürüklediğini anlatıyor.

Şeker Portakalı okurlarına tam bir hayat dersi sunuyor ve yaşama dair gerçekleri gün yüzüne çıkartıyor . Bunu yaparken de okurların kendi geçmişinden kesitler bulmasını ve yaşamı daha iyi anlamasını sağlıyor.
bb

Agatha Christie Köşteki Esrar Romanının Özeti , Konusu, Ana fikri Nedir ?

 

Agatha Christie Köşteki Esrar Romanının Özeti , Konusu, Ana fikri Nedir ?



Herzoslovakya, son krallarının suikast sonucu öldürülmesinin ardından cumhuriyet ile yönetilen bir Balkan ülkesidir . Bunun yanı sıra Herzoslovakya zengin petrol kaynaklarına da sahip bir ülkedir . Bazı insanlar bu ülkede monarşinin ( tek kişinin hakimiyetine dayalı yönetim şekli ) tekrar kurulmasını istememe ve bu tür girişimlere mani olmaya çalışmaktadır .

James McGrath, arkadaşı Anthony Cade'den kendisinin gerçekleştirmesi lazım olan bir teslimatı kendi adına gerçekleştirmesini rica eder . Yapacak daha mühim  bir işi bulunmayan Anthony , bu öneriyi  kabul eder ve Londra'ya gider . Yapması gereken  iş bir yayınevine günlüğü ulaştırmak ve bir bayana ait olan mektupları sahibine götürmektir . Anthony, oteline yerleştiğinde gelen ziyaretçi ile çok da kolay bir gibi gözüken bu teslimatın esasında siyasi bir meselede kilit rol oynadığının farkına varır. Bazı insanların bu günlüğün yayımlanmasına mani olmaya çalışmaktadır ve günlüğü ele geçirmek istemektedirler .


Bacalar, birçok siyasiyi ve devletlerin ileri gelen mühim şahsiyetlerini konuk etmiş önemli bir köşktür . Herzoslovakya'nın krallığı için aday olan kişi yine böyle bir toplantı dolayısıyla geldiği Bacalar köşkünde bir gece öldürülür. O gece orada bulunan ve cinayete uzaktan şahit olan romanımızın baş kahramanı Anthony de, cinayet ile ilgili olarak dikkatleri üzerine çeker. Cinayeti ortaya çıkarmak için Scotland Yard ve Fransız güvenliği  birlikte çalışır , ancak cinayeti çözen kendini temize çıkarmak isteyen Antony ve baş müfettişimiz Battle olacaktır .
bb