Şeker Portakalı (Jose Mauro De Vasconcelos ) Romanının Özeti
Kitabın Adı : Şeker Portakalı
Kitabın Yazarı : Jose Mauro De Vasconcelos
Kitabın Özeti :
Şeker Portakalı Zeze adında 5 yaşındaki bir çocuğun acıklı öyküsünü anlatıyor . Çok yoksul bir ailenin çocuklarından biri olan ve 5 yaşında olmasına karşın hayal gücü ve zekası çok ileri düzeyde olan Zeze çok haylaz bir çocuktur ve bu sebeple mahalle içerisinde şeytan olarak tanınmakta ve adlandırılmaktadır .
Şeker Portakalı Zeze adında 5 yaşındaki bir çocuğun acıklı öyküsünü anlatıyor . Çok yoksul bir ailenin çocuklarından biri olan ve 5 yaşında olmasına karşın hayal gücü ve zekası çok ileri düzeyde olan Zeze çok haylaz bir çocuktur ve bu sebeple mahalle içerisinde şeytan olarak tanınmakta ve adlandırılmaktadır .
Çok meraklı oluşu sayesinde çevresindeki her şeyi keşfetmek isteyen bu çocuğun diğer enteresan özelliği ise okumayı çok erken öğrenmesidir . Bu nedenle öğretmeni tarafından sevilen ve Zeze’nin şeytana inanan tek öğretmeni kendisi gibi sarışın olan ablasıdır .
Zeze’nin babasının bir işi yoktur ve aile bu yüzden büyük yoksulluk çeker . Taşınmak mecburiyetinde kalırlar ve bu Zeze’ye acı verir . Bu acısını dindirmek için de Zeze’den bir şeker portakalı fidanlarının içinden birisini seçmesini isterler . Zeze’ de bir tane fidan seçer ve kendine ait bir ağacı olduğundan ona ilgi gösterir . Ancak bu şeker portakalı fidanının diğer bir özelliği daha bulunmaktadır . Bu şeker portakalı fidanı Zeze ile konuşmaktadır . İkili bu sayede çok iyi dost olur ve Zeze tüm gün yaşadıklarını , yaptıklarını şeker portakalı fidanına anlatmaya başlar .
Yeni yıl gelmek üzere olduğunda Zeze de her çocuk gibi hediye bekler. Ancak ailesi çok yoksul olduğu için pek ümidi yoktur. Buna rağmen ayakkabılarını kapının girişine koyar ve odasında beklemeye başlar. Adet olarak babası kapının önüne hediye koyması gerekir ve Zeze merakına dayanamayarak hediye var mı diye kapıyı açar. Tahmin ettiği gibi hediye yoktur ancak karşısında babası yaşlı gözler ile ona bakar. O an babasının üzüntüsünü hisseder ancak artık çok geçtir. Yaptığı bu davranışı ile babasını çok kederlendirmiştir ve bunu telafi etmek için babasına hediye almaya karar verir. Bunun için de ayakkabı boyama kutusu alır ve yollara çıkar . İşler istediği gibi gitmez fakat yine de bir şekilde hediye için gerekli parayı denkleştirmeyi başarır . Hediyeyi alıp babasına götürdüğünde artık ondan sevinçlisi yoktur. Onun içinde hem bir şeytan hem de bir melek bulunmaktadır .
Bir taraftan herkes haylazlıkları yüzünden ona bela okurken diğer yandan öğretmeninin masasındaki vazo boş durmasın, öğretmeni üzgün olmasın diye uğraşan bir çocuktur Zeze. En büyük düşlerinden bir tanesi ise yarasa gibi kasabanın en güzel arabası olan Portekizlinin arabasının arkasına tutunarak rüzgarı hissetmektedir. Bir gün tüm cesareti ile bunu dener. Ancak denemesi ile başarılı olamaması ve Portekizliden dayak yemesi aynı anda olur. O gün büyüdüğü zaman Portekizliyi öldürmek için yemin eder.
O günden sonra günlerini artık Portekizliden gizlenerek geçirir ve Portekizli ona pek fazla huzur vermez . Arabası ile artistlik yapması Zeze’yi daha da öfkelendirir fakat elinden bir şey gelmez . Bir gün haylazlık ederken kendini keser ve bunu dayak yememek için ailesinden saklar . Okula topallayarak giderken Portekizli bunu görür ve onu arabasına alır . Okula gitmeden öncü onu bir eczaneye götürür ve yarası için ilaç alır . Sonrasında bir pastanede limonata ve pasta ısmarlar . Portekizlinin iyi biri olduğunu anlayan Zeze onunla iyi geçinmeye karar verir . Daha sonraki günlerini de devamlı Portekizli ve arabası ile geçirir . Portekizli ile öyle iyi anlaşmaya ve çokça vakit geçirmeye başlamıştır ki artık onu babası gibi görmeye başlar . Hayatında sevdiği tek insan Portekizli olmuştur.
Zeze haylazlıklarına devam eder ve ailesi de onu devamlı döver. Artık Zeze’yi dövmek alışıla gelmiş bir durum olur . Ancak zamanla dayağın dozu aşılır ve ablası ile babası Zeze’yi çok fena döver. Öyle ki Zeze dışarı Bile çıkamaz duruma gelir . Bir manada artık ölmek istemektedir ve bunun için tek yol olarak da trenin önüne kendini atmayı düşünür . O bu planı tasarlarken kötü haber gelir . Portekizli arabasındayken tren arabaya çarpmıştır. Araba parçalanmıştır ve Portekizli hayatını kaybetmiştir . Yaşamındaki en sevdiği kişiyi yitirmek Zeze’yi yaşayan bir ölüden farksız yapar . Tam o esnada şeker portakalının yol açma çalışmaları için kesileceği söylentisi de dolaşmaya başlar . Tüm aile Zeze’nin bu nedenle bunalıma girdiğini düşünmeye başlar . Zeze o kadar kötü bir duruma gelir ki tüm kasaba haline üzülür ve bir zamanlar şeytan diye çağırdıkları Zeze’yi ziyarete gelirler. Ancak hiçbir şey Zeze’yi eski haline döndüremez . Yalnızca en iyi arkadaşı olan şeker portakalı fidanı ile konuşur. Ancak onun da ömrü artık sınırlıdır. Zeze bir biçimde yaşamına devam etmek mecburiyetindedir .
Zeze’nin babasının bir işi yoktur ve aile bu yüzden büyük yoksulluk çeker . Taşınmak mecburiyetinde kalırlar ve bu Zeze’ye acı verir . Bu acısını dindirmek için de Zeze’den bir şeker portakalı fidanlarının içinden birisini seçmesini isterler . Zeze’ de bir tane fidan seçer ve kendine ait bir ağacı olduğundan ona ilgi gösterir . Ancak bu şeker portakalı fidanının diğer bir özelliği daha bulunmaktadır . Bu şeker portakalı fidanı Zeze ile konuşmaktadır . İkili bu sayede çok iyi dost olur ve Zeze tüm gün yaşadıklarını , yaptıklarını şeker portakalı fidanına anlatmaya başlar .
Yeni yıl gelmek üzere olduğunda Zeze de her çocuk gibi hediye bekler. Ancak ailesi çok yoksul olduğu için pek ümidi yoktur. Buna rağmen ayakkabılarını kapının girişine koyar ve odasında beklemeye başlar. Adet olarak babası kapının önüne hediye koyması gerekir ve Zeze merakına dayanamayarak hediye var mı diye kapıyı açar. Tahmin ettiği gibi hediye yoktur ancak karşısında babası yaşlı gözler ile ona bakar. O an babasının üzüntüsünü hisseder ancak artık çok geçtir. Yaptığı bu davranışı ile babasını çok kederlendirmiştir ve bunu telafi etmek için babasına hediye almaya karar verir. Bunun için de ayakkabı boyama kutusu alır ve yollara çıkar . İşler istediği gibi gitmez fakat yine de bir şekilde hediye için gerekli parayı denkleştirmeyi başarır . Hediyeyi alıp babasına götürdüğünde artık ondan sevinçlisi yoktur. Onun içinde hem bir şeytan hem de bir melek bulunmaktadır .
Bir taraftan herkes haylazlıkları yüzünden ona bela okurken diğer yandan öğretmeninin masasındaki vazo boş durmasın, öğretmeni üzgün olmasın diye uğraşan bir çocuktur Zeze. En büyük düşlerinden bir tanesi ise yarasa gibi kasabanın en güzel arabası olan Portekizlinin arabasının arkasına tutunarak rüzgarı hissetmektedir. Bir gün tüm cesareti ile bunu dener. Ancak denemesi ile başarılı olamaması ve Portekizliden dayak yemesi aynı anda olur. O gün büyüdüğü zaman Portekizliyi öldürmek için yemin eder.
O günden sonra günlerini artık Portekizliden gizlenerek geçirir ve Portekizli ona pek fazla huzur vermez . Arabası ile artistlik yapması Zeze’yi daha da öfkelendirir fakat elinden bir şey gelmez . Bir gün haylazlık ederken kendini keser ve bunu dayak yememek için ailesinden saklar . Okula topallayarak giderken Portekizli bunu görür ve onu arabasına alır . Okula gitmeden öncü onu bir eczaneye götürür ve yarası için ilaç alır . Sonrasında bir pastanede limonata ve pasta ısmarlar . Portekizlinin iyi biri olduğunu anlayan Zeze onunla iyi geçinmeye karar verir . Daha sonraki günlerini de devamlı Portekizli ve arabası ile geçirir . Portekizli ile öyle iyi anlaşmaya ve çokça vakit geçirmeye başlamıştır ki artık onu babası gibi görmeye başlar . Hayatında sevdiği tek insan Portekizli olmuştur.
Zeze haylazlıklarına devam eder ve ailesi de onu devamlı döver. Artık Zeze’yi dövmek alışıla gelmiş bir durum olur . Ancak zamanla dayağın dozu aşılır ve ablası ile babası Zeze’yi çok fena döver. Öyle ki Zeze dışarı Bile çıkamaz duruma gelir . Bir manada artık ölmek istemektedir ve bunun için tek yol olarak da trenin önüne kendini atmayı düşünür . O bu planı tasarlarken kötü haber gelir . Portekizli arabasındayken tren arabaya çarpmıştır. Araba parçalanmıştır ve Portekizli hayatını kaybetmiştir . Yaşamındaki en sevdiği kişiyi yitirmek Zeze’yi yaşayan bir ölüden farksız yapar . Tam o esnada şeker portakalının yol açma çalışmaları için kesileceği söylentisi de dolaşmaya başlar . Tüm aile Zeze’nin bu nedenle bunalıma girdiğini düşünmeye başlar . Zeze o kadar kötü bir duruma gelir ki tüm kasaba haline üzülür ve bir zamanlar şeytan diye çağırdıkları Zeze’yi ziyarete gelirler. Ancak hiçbir şey Zeze’yi eski haline döndüremez . Yalnızca en iyi arkadaşı olan şeker portakalı fidanı ile konuşur. Ancak onun da ömrü artık sınırlıdır. Zeze bir biçimde yaşamına devam etmek mecburiyetindedir .
Kitap ve Yazarı Hakkında Bilgi
Jose Mauro De Vasconcelos yazın dünyasının en farklı yazarlarından biri. Sebebi ise yazarlık yeteneğini uzun seneler keşfedememesi ve yaşamın onu bir çok birbirinden ilgisiz işlere sürüklemesi ve yaşadıkları ile içinde beslediği hikayesini yazmaya karar vererek edebiyat dünyasında yeri alması.
Yaşamında birçok değişik işte çalışan ve içinde kendine göre bir hikaye geliştiren yazar en nihayetinde bunu kağıda aktarmaya karar verir ve 12 gün gibi çok kısa bir zamanda kitabını bitirir. Bu kitabı neticesinde de en çok satanlar listesine giren yazar bir anda kendini farklı bir alemde bulur. İşte bu kitabın adı Şeker Portakalı.
Aydın Emeç tarafından Türkçeye çevrilen bu kıymetli romanda fakir bir ailenin çocuğu olan bir çocuğun yüzmeye daha yeni başladığında gelecekte yüzme şampiyonu olma düşünü kurmasını ve bu düşünü gerçekleştirmek için ilerlerken yaşamın ona ne biçim oyunlar oynadığını ve onu nasıl değişik yerlere sürüklediğini anlatıyor.
Şeker Portakalı okurlarına tam bir hayat dersi sunuyor ve yaşama dair gerçekleri gün yüzüne çıkartıyor . Bunu yaparken de okurların kendi geçmişinden kesitler bulmasını ve yaşamı daha iyi anlamasını sağlıyor.