Aziz Nesin’in
Zübük Romanında Geçen Alıntılar
Türkiye'nin doğusunda bir ilçede
çevresindeki insanların saflığından faydalanarak önce belediye başkanı olan, daha sonra milletvekili olan açıkgöz
Zübükzade İbrahim Bey'in yaşadıkları anlatılır. Eser, "Zübük"
olarak adlandırılan madrabaz politikacı tipine ve bu tipi yaratan toplumsal
yapıya dair bir eleştiridir.
Zübük adlı romanda geçen anlamlı sözler ve ders veren sözler şunlardır:
“Zübük nedir bilir misiniz? Üstünde
haram çul, cebinde haram pul, elinde kur-an dilinde yalan, din istismarı
üzerinden siyaset yapan, ahaliyi birbirine düşürüp kırdıran, muhalefet edene
dinsiz, imansız, hain yaftası yapıştıran, gözleri fitne fecir okuyan, kurnaz,
hileci, sinsi, ahlaksız, vicdansız, riyakar siyasetci tiplemesidir..."
“Olmaz, din işine politika işini
karıştırmayalım, biz laikiz.”
“Yalan, hepsi yalan… ‘Halk her şeyi
bilir.’ dalkavukluğu bile, halkı kendilerinden ayrı, bambaşka, umacı,
koskocaman bir dev yaratık görmek değil de nedir?”
“Kendine hayrı olmayanın memlekete hiç hayrı olmaz.”
“Gerçekten bu halkın bilip
öğrenmesini istememişiz. İsteseydik, önce halkımızı bütün acı gerçekleriyle
tanır, ondan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünürdük.”
“Böyle kaymakam mı olurmuş? Tavşan
tersi gibi bir herif, ne sıvanır ne bulaşır... İçip içip ağlamaktan, ‘Vah anam,
ben buralarda çürüyecek adam mıydım?’ diye başını duvarlara vurmaktan, diz
dövüp saç yolup ağlamaktan başka bir iş gelmez elinden.“
“Halk bilir, halk sezer..” sözüne,
dikkat et, halkı bir küçümseme, hiçe sayma, sevmeme var. Yalan, bir büyük yalan
içinde uyuşmuşuz. Halk hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey sezemiyor. Bilse, sezse,
bunca yüzyıllardan beri aldatılır, kandırılır mıydı? Nasıl bir uyuşturucu yalan
bu…”
"Yahu nedir bu namussuzun
elinden çektiğimiz... Ulan herif bir başına devlet olmuş. İstediğini orman
muhafaza memuru yapar, dilediğini vali tayin ettirir."
“Hayır, bize kimseler etmedi, biz
bize ettik. Bilesin, hem de öyle oldu. Elin yaban kopuğunu, beyim sen şöylesin,
beyim sen böylesin, diyerek zorla başımıza bey ettik. Şimdengeri iş işten geçti.
Nice yansak yakılsak, boş. Bizi yakıp kül edip, külümüzü yele savurmada
namussuz. Artık nice yansak yakılsak, bu kudurmuşun elinden amanımız yoktur.”
“Efendi, kanunları çiğnemekten kim korkmaz? Hükümet...”
“Görgüsüzlük desen, değil; işte
helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama
yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tek başına bir işe yaramıyor.
Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor. O
yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca temizledikleri helaların
kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve
apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.”
"Bizim başımıza her ne kötülük
gelmişse bilgisizlikten gelmiştir. Biz bilgisizlikten çok çektik, daha da
çekmekteyiz"
''Bu zaman, namussuz zamanı. Kimse
doğruluk üzere iş görmüyor. Doğru adamı hiçbir işin başına geçirmiyorlar.
Gazetelerde okumuşsundur belki; şu işe, şu işe müsabaka imtihanıyla memur
alınacak deniyor. Bu imtihan dedikleri ne? Namussuzluk imtihani.''
“Sığır bile sığırken, yaylım dönüşü
ahırının kapısına geldi mi bir böğürür. Bura nere?”
“Ne demişler: "İt kağnı
gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış."
“Çünkü insan, lamba yanınca ortalık
aydınlanacak, ışıyacak sanıyor. Tersine, ölü gözü gibi sönüksü lambalar,
karanlığı daha çok belirtmekten başka işe yaramadı.”
“Bu politika ne demek arkadaşlar? Propaganda demek. Propaganda ne demek? Yalan dolan demek.”
“Görmek, tek başına bir işe
yaramıyor. Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmesi
gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş.”
“Bizde, yok yere ahbaplığı
sıkıladın da canciğer göründün mü, arkasından bir alicengiz oyunuyla kazık atılacağını
cümlemiz biliriz.”
“Halkı daha çok soymak için bizi de
kandırmışlar, halk dalkavukluğunu “halkçılık” sanmışız.”
“Kazıklandıkça , insanın yalana
inanası geliyor.”
“Malum ya, memur kısmı, ekmeğinden olur korkusuyla, içi alaca dışı karacadır. Herkesin yanında, "Allah bu hükümeti başımızdan eksik etmesin," derse de, yalnız kalınca kolunun yenine, "Yıkılasılar, Allah alsın başımızdan böyle hükümeti," der. Siz de memursunuz, öyle değil mi? Allah'ın bildiğini kuldan niye saklamalı.”
bb