Boynu Bükük Öldüler Kitabında Geçen Özlü Sözler
Ağaların zenginlik içinde yaşarken köylülerin ne gibi zorluklar çektiğini gelişmiş bir gözlem yeteneği ile anlatan Yılmaz Güney harika bir eser ortaya çıkarmıştır. Köylülerin yokluğu, kuru bir ekmeğe muhtaç olması, Emine ile Halil’in aşkı ve Emine’nin başına gelenler çok güzel bir şekilde anlatılmıştır. Kitabı okurken hem ağlayacak, yeri gelecek gülecek ama çoğu defa ise düşüneceksiniz. Çünkü insana insan olduğu için verilmeyen değer insanları hayattan soğutmaktadır. Her şey para ile olacağını zanneden cahil ağaların köylüye yaptığı zulme de yer verilir.
Kitapta geçen alıntılar şunlardır:
"Sana bir şey soracağım, benim neyime bu kadar üsteliyorsun Emine? Güzel desen güzel adam değilim, para desen param yok, ev desen ev de yok." "Vay deli! Vallaha sen delisin Halil. Lan ben sana gönlümü vermişim, gönül çirkin güzel arar mı?"
“Kişiyi yaşatan, acılarını unutturup hayatına bir renk katan hayal gücü, umut, sevgi, bir noktada bütün güçlükleri yeniyor, insana kendi güvenini kazandırıyordu.”
" Biliyor, okursa buralarda durmayacağını biliyor, baş eğmeyeceğini biliyor, ondan istemiyor. İstiyor ki herkes kendisine muhtaç olsun, istiyor ki herkes onun esiri olsun, kölesi olsun."
“Çok uzak bir ölüm bile, insana kendi acısını getirir.”
''Ben bilmem mi çocuk nasıl sevilir? Baban hepsini bilir. Hepsini bilir ya, gözü çıksın yokluk var başımızda.''
“Bir yaprağın düşmesinde, bir dalın acı acı sallanmasında, insan hayatından kopan bir an ve insan hayatını etkileyen acılar gizlidir.”
“Baş eğmem , diz çökmem , boyun bükmem. Zalime direnmeyene ben adam demem !”
" Ele bakma sen el konuşur; konuşur ama ekmek vermez, sen yemene bak."
“Bu Sevda bahar gibidir adama her yan güllük gülistanlık görünür, kokulu görünür, hoş görünür. Adamı esrik eder, mahveder. Birde bunun yazı var, kışı var. İnsan ömrü hep bahar değildir yavrum.”
"Artık gitme zamanıdır. Baba toprağını, evi, evin önündeki ağacı bırakıp uzaklara gitme zamanıdır. Evlerin, ağaçların çizgileri karanlıkta silinir, sessizlik çöker, toprak uyur; gitme zamanıdır. Dağ başlarına beyaz bulutla r dolanır, dorukları bulutlara gömülür, dağlar morlaşır, lacivertleşir. Sisler evreni içine alır , yel saçları uçurur; yel saçları alır uzaklara götürür; çünkü gitme zamanıdır.”
"Vaktiyle eşeğin birini düğüne davet etmişler, buyur eşek kardeş bizim düğünümüze demişler. Eşek biraz düşünmüş, sonra da semerini almış çıkmış. Bunu görenler, yahu demişler, eşeğe seni işe değil, düğüne çağırıyorlar, düğüne davetlisin. Eşek başını sallamış, ben iyi bilirim kendimi beni boşuna çağırmazlar, taşınacak ya su vardır, ya odun.''
0 yorum:
Yorum Gönder
YORUMLARINIZI YORUMLAMA BİÇİMİNİ "ANONİM" SEÇEREK İSİM, MAİL ADRESİ VB. YAZMAK İLE UĞRAŞMADAN KOLAYCA YAYINLAYABİLİRSİNİZ. KÜÇÜK BİR TEŞEKKÜRÜN BİLE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİ OLDUĞUNU UNUTMAYIN...