Ahmet Hamdi
Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Kitabında Geçen Alıntılar
Türkiye'nin modernizme geçiş
sürecinin ve bu süreçte yaşanan toplumsal sorunların anlatıldığı bir eserdir.
Romanda iki uygarlık arasında bocalayan toplumun hatalı tutumları ve
davranışları alaycı bir şekilde eleştirilmektedir.
Kitapta geçen alıntılar şunlardır:
"Fakir düşmüş bir ailede doğdum.
Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde etrafımızda ahenk
bulunmak şartıyla -ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar
korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları
vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti."
“İnsanla uğraşmak çok güçtür ve
zaman ister.”
"Saatin kendisi mekan, yürüyüşü
zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!"
Emine'nin ölümüyle son tutunduğum
dal da kopmuş gibi büsbütün boşlukta kaldım. Kaybettiğim şey benim için o
kadar büyüktü ki ilk önceleri bunu bir türlü anlayamadım. Ne de hayatımdaki
neticesini ölçebildim. Sade içimde simsiyah ve çok ağır bir şeyle dolaştım
durdum. Sonra bu haraplığa daha başka bir duygu, bir çeşit kurtuluş duygusu
karıştı. Bir baskıdan kurtulmuştum. Artık Emine bir daha ölemezdi, hatta
hastalanamazdı da. Orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. Hayatımda
birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felaketler gelebilirdi.
Fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu.'
İnsanoğlu daima insana muhtaçtır.”
'Korku... Korku ve insan, korku ve
insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi
aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana,
hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla
konuşamaz.'
“Hadiseler unutulmaz. Onları
unutturan tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlerini affettiren daima öbür
hadiselerdir.”
“Hayat denen bir şey vardı. Paralı
parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar
oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı.'
“Her insan ne kadar müspet
yaratılışta olursa olsun ölümden sonra tekrar dirilmeyi düşünür, özler. Bu
hayat dediğimiz mihmetler silsilesin çok ileri zamana, müpheme atılmış bir
mükafatı gibidir. En müsait ve daima kazanacak kağıtlarda oynanan bir oyun gibi,
yeniden adeta baştan aşağı beğenmek, inkar ermek, değiştiğinden dolaylı
sevinmek için kalmışa benzeyen küçük bir mazi şuurundan başka her şeyi, her
tarafı değişmek, güzelleşmek şartıyla tekrar yaşamaya başlamak insanlığın
elbette vazgeçemeyeceği bir hülyadır.”
“İnsanların saadet anlayışları da
gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz , insanoğlunun esas
vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılırlar. Beylik sözüyle, hayata
hükmederler. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun
zerre kadar müdahalesini göremezsiniz.”
“Şu hakikati kendi hayatım bana
öğretti: İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce
hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.”
“Bir ihtiras ne kadar masum olursa olsun yine tehlikeli bir şeydir.”
'Bazen düşünüyorum, ne garip
mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen
şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?'
0 yorum:
Yorum Gönder
YORUMLARINIZI YORUMLAMA BİÇİMİNİ "ANONİM" SEÇEREK İSİM, MAİL ADRESİ VB. YAZMAK İLE UĞRAŞMADAN KOLAYCA YAYINLAYABİLİRSİNİZ. KÜÇÜK BİR TEŞEKKÜRÜN BİLE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİ OLDUĞUNU UNUTMAYIN...