Halil Cibran Sözleri

Halil Cibran Sözleri

 

Lübnanlı yazar Halil Cibran yazdığ şiirler, çizdiği resimler ile ı eserler ile bizleri çok güzel bir şekilde aydınlatmaktadır. Eserlerinde çok güzel konulara yer vermiştir. Lübnan asıllı Amerikalı ressam, şair  ve filozoftur. Cibran Halil Cibran'ın en ünlü eserlerinden biri olan ve ilk kez 1923 yılında basılan Ermiş adlı eseri, toplam 26 adet şiirden oluşan bir karma şiir denemeleri kitabıdır.

 

Halil Cibran sözleri şunlardır:

 “Acıların çoğu kendi seçiminizdir.”

“Kıskanç, farkında olmadan över beni.”

“Ne kadar da aptaldır, gözlerindeki kini dudaklarındaki gülümsemeyle saklamaya çalışan insan!”

“Ve her bilgi, içinde eylem yoksa boşunadır, Ve her eylem içinde sevgi yoksa boştur.”

“Başka bir insanın hakikati, onun sana açıkladığı şeyde değil, açıklayamadığı şeydedir. Bu yüzden onu anlamak istersen, söylediğine değil, söylemediğine kulak ver.”

“Çiçeklerin topraktan kokularını ve hayatlarını alması gibi ruh da maddenin zayıflığından ve onun hatalı aklı ve gücünden süzülür.”

“Bir kadının kalbi uzun süre can çekişir ama asla ölmez.”


“İnsan acı, sabır ve üzüntü duygularını yaşamadan sevginin meyvelerini toplayamaz.”

“Misafirler olmasaydı , evlerimiz mezara dönerdi.”

“Ben insanları ahlakım ahlaklarına uymadığı için, düşlerim düşleriyle örtüşmediği için terk ettim. Ben insanları terk ettim, çünkü kendimi sola dönen dolapların arasında, sağa dönen bir dolap olarak bulmuştum.”

“Birlikte güldüğün kişiyi unutabilirsin, ama birlikte ağladığın kişiyi asla.”

“Kıskanç insanların sessizliği fazlasıyla gürültülüdür.”

“Bu dünyada güzel ya da büyük her şey, sadece insanın düşüncesinden ya da duygularından doğar. Bizi geçmiş kuşaklara ulaştıran ve bugün bizim görebildiğimiz her şey, var olmadan önce, erkeğin kafasındaki basit bir düşünceden ya da kadının kalbindeki basit bir duygudan başka bir şey değildi. İnsanları özgürlüğü ülküselleştirmeye yüreklendirmek için bunca kanın dökülmesine yol açan büyük devrimler, milyonlarca insan arasında bir insanın fikridir! Bunca krallığı ortadan kaldıran yıkıcı savaşları, tek bir kişinin kafasına takılan bir fikir tetikledi. İnsanlık durumunun gidişatını değiştiren yüce öğretiler, dehasıyla çevresinden ayrılan bir insanın kafasından doğdu. Piramitleri dikmek için tek bir fikir, İslam’ın ihtişamını yaratmak için tek bir düşünce yetmiştir. Troya’yı yıkmak için tek bir tutku, İskenderiye kütüphanesini küle çevirmek için tek bir söz yeterli olmuştur.”

“Sıkıntıya ve dara düşünce dua ediyorsunuz; keşke sevinciniz doruklarda olduğunda ve bolluk günlerinizde de dua etseniz…”

“Birisini yargıladığınızda kendiniz nasıl yargılanmak istiyorsanız öyle yargılayın.”

“Birbirinizin tasını doldurun ama aynı tastan içmeyin. Birbirinize ekmeğinizden verin ama aynı somundan yemeyin. Şarki söyleyip dans edin birlikte, eğlenin, ama yalnız başınıza olun ikiniz de.”

Uygar toplumlarda kadın biraz daha bilinçlendi, ama erkeğin hırsları nedeniyle kederleri arttı. Geçmiş zamanların kadını mutlu bir eşti, oysa günümüzün kadını zavallı bir metres olarak ileri gidemiyor. Kadın eskiden ışıkta bir kör gibi yürürdü, oysa şimdi karanlıkta gözü açık gibi yürüyor. Eskiden cehalet içinde güzeldi, yalnızlığına erdemli ve güçsüzlüğünde güçlüydü. Bugün becerileriyle çirkin, bilgisiyle yüzeysel ve kalpsiz. Bir kadında güzellikle bilginin, beceriyle erdemin, bedensel güçsüzlükle ruhsal gücün birleştiği günü görebilecek miyiz?"

“Dostlarım ve yoldaşlarım, dini kurumuş olduğu halde inançlara boğulmuş olan millete yazık! Yazık o millete ki, dokumadığı şeyi giyer, ekip biçmediğini yer, hasat etmediği tohumun ekmeğiyle beslenir, kendi cenderesinden çekmediği bir şaraptan içer. Yazık o millete ki, zorbayı bir kahraman gibi alkışlar ve gösterişli fatihi hayırsever sanır. Yazık o millete ki, rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken boyun eğer. Yazık o millete ki, sesini sadece cenaze törenlerinde yükseltir, sadece yıkıntılar arasında kibirlenir ve sade­ ce boynu kılıçla kütük arasındayken başkaldırır. Yazık o millete ki, Devlet adamı bir tilki, filozofu bir hokkabaz, sanatı yamama ve taklit sanatıdır. Yazık o millete ki, yeni hükümdarını borazan sesleriyle karşılar ve bir sonraki hükümdarını da borazanlarla karşılamak için, onu yuhalayarak uğurlar. Güçlü adamları henüz beşikteyken, bilgeleri yıllarca susturulan o millete yazık! Ve her parçası kendini bir millet sanan, o bölünmüş millete yazık!”


“Gez ve kimseye söyleme, gerçek bir aşk hikayesi yaşa ve kimseye söyleme, mutlu ol kimseye söyleme, insanlar güzel şeyleri mahvederler.”

"Erkek evlatların düşünündeki anne ve babanın duyduğu mutluluk, kız evlatların düğününde hissedilen hüzünle aynıdır; çünkü erkek evlat aileye yeni bir üye kazandırırken kız evlenmekle aileden kopar.."

“Bir de aza sahip olup hepsini verenler vardır. Bunlar yaşama ve yaşamın cömertliğine inananlardır ki sandıkları hiç boş kalmaz.”

"Dostum, ben göründüğüm gibi değilim. Görüntüm ise, üzerimde taşıdığım, beni senin merakından ve seni benim ihmalimden koruyan, özenle örülmüş bir giysiden başka bir şey değildir. Ne söylediğime inanmanı ne de yaptığıma güvenmeni isteyeceğim senden; çünkü sözlerim senin öz düşüncelerinin yankısından başka bir şey olmadığı gibi, eylemlerim de senin eylem arzunun yankısından başka bir şey değildir. Sen bana “Rüzgâr batıya doğru esiyor,” dediğinde, “Evet, batıya doğru esiyor,” derim; çünkü ruhumun rüzgârın hafifliğine değil, denizin derinliğine sahip olduğunu bilmeni istemem. Sen benim derin düşüncelerimi anlayamazsın, ben de onları anlamanı istemem. Ben denizle baş başa olmak isterim. Ve Dostum, senin gündüzün benim gecemdir, tepelerde oynaşan öğle ışıklarından ve vadilere uzanan erguvan gölgelerden söz ettiğimde bile; çünkü sen benim karanlığımın şarkılarını duyamazsın, göremezsin yıldızlara çarpan kanatlarımı; ben de çok mutluyum beni göremediğin, duyamadığın için. Ben geceyle baş başa kalmak isterim."

“Çünkü benim yargım vicdanımdır.”

“Neden gözlerini dış güzellikten gerçek olan, iç güzelliğe çevirmiyorsun?”

"İnsanlığın dilindeki en güzel sözcük "Anne' dir" en güzel hitap şekli " Annem'dir." Umut ve sevgi dolu, yüreğin derinliklerinden gelen tatlı ve şefkatli bir sözcüktür. Anne her şeydir, kedere tesellimiz umutsuzlukta umudumuz, güçsüzlükte gücümüzdür. Anne sevginin merhametinden, sempatinin, bağışlamanın kaynağıdır. Annesini kaybeden kişi, onu devamlı yüceltip koruyan temiz bir ruhu kaybetmiştir.."


“İnsanı hayatında yok eden bütün inanç ve öğretiler geçersizdir. İnsanı ümitsizlik, üzüntü ve azgınlığa götüren bütün duygular yalancıdır.”

Ne gariptir ki toplum olarak, aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana, yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.

 


0 yorum:

Yorum Gönder

YORUMLARINIZI YORUMLAMA BİÇİMİNİ "ANONİM" SEÇEREK İSİM, MAİL ADRESİ VB. YAZMAK İLE UĞRAŞMADAN KOLAYCA YAYINLAYABİLİRSİNİZ. KÜÇÜK BİR TEŞEKKÜRÜN BİLE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ VE DEĞERLİ OLDUĞUNU UNUTMAYIN...